Her bir satırın altını çizeceğiniz, yaptıklarıyla hayran kalacağınız, mutluluk gözyaşlarıyla her bir sayfayı şevketle çevireceğiniz ve içinizde bir umudun filizlenmeye başladığını hissedeceğiniz bir hayat hikayesi... Bugün siz okurlarımıza bir köy öğretmeninin kaleminden, ilham veren başarı hikayesini; Dilek Livaneli'nin Bir Dilek Yetmez kitabını tanıtmaktan gurur duyuyoruz.
Detaylara geçmeden önce aramızda daha önce Dilek Livaneli'nin Bir Dilek Yetmez kitabını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi yazabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız.
Bir Dilek Yetmez Kitabının Konusu
Her şey bir Dilek ile başlar... O yola bir Dilek ile çıkar ama bu uğurda bir Dilek'in yeterli olmadığını bilecek kadar çok şey yaşar. Başarının, kelimenin tam anlamıyla "söke söke" alındığı bir hayatın hikâyesi bu...
Bir Dilek Yetmez kitabı, değerli Öğretmenimiz Dilek Livaneli'nin Samsun Kumköy İlkokulu'na atanmasıyla hikayesi başlıyor. Dilek Livaneli, kariyeri boyunca yaşadığı tüm zorlukları ve bunlarla olan savaşını kendi kaleminden olabilecek en dürüst hâliyle yansıtıyor satırlarına. Tabii ki ilk deneyimi Kumköy'de değil, Kumköy'den önce daha birçok ilkokula atanıyor. Ancak Dilek Livaneli'nin de dile getirdiği gibi köy okullarında var olan öğrenci sayısı 10'un altına düştüğü zaman okul kapanıyor. Bundan dolayı da Dilek Öğretmenimiz sınıf öğretmenliğinin en kritik ve en önemli çıktısı olan öğrencilerini mezun edemiyor.
Bu durum öğretmenimizin canını sıkmaya başlar başlamaz -ki köy okullarının kapanması demek o köylerde milli bayramların coşkuyla kutlanmaması, şanlı bayrağımızın okullarda dalgalanmaması demek- kararını veriyor: Atandığı köy okulunu artık KAPATTIRMAMAK!
Öğretmenimiz atanır atanmaz Kumköy İlkokulu'nun değişim-dönüşüm-gelişim aşamalarını bir bir gerçekleştirmeye başlıyor. Dilek Öğretmenimiz sadece okulunu yenilemiyor; öğrencilerini, öğrencilerin velilerini hatta köyü idealistliğiyle aydınlatıyor. Atatürk büstü olmayan okula en iyi Atatürk büstünü köy halkıyla buluşturmak, okulu sil baştan yenilemek, köy kadınlarını ekonomik açıdan kalkındırmak ve onlara okuma-yazma öğretmek, köy okuluna anaokulu açmak, öğrencilerini her anlamda (kültür-sanat, spor, sanat, evrensel değerler, dünya vatandaşlığı vs.) en iyi şartta eğitim almalarını sağlamak ve daha nicesi... Tabii ki tek bir satırda öğretmenimizin yaptıklarını yazmak kolay olsa da onları gerçekleştirmeye çalıştığında başından neler neler geçiyor, ne siz sorun ne de biz cevaplayalım.
Öğretmenimizin yaptığı o kadar çok şey var ki bu satırlara asla sığmaz. "Durumdan vazife çıkarmak" deyimini tek başına üstlenebilecek biri. Çünkü Dilek Öğretmenimiz, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi; "Bir milleti yalnız ve ancak öğretmenler kurtaracaktır." sözünü ilelebet yaşatacak nice öğretmenlerimizden biri.
Hangi meslekte olursa olsun; insanın işini sevdiği zaman daha yaratıcı, daha üretken ve daha sahiplenici olduğunun çarpıcı bir örneğidir Dilek Livaneli. Sadece öğrencileri için değil, onların aileleri ve köy halkı için yaptığı çalışmalardan dolayı Dünyanın En İyi Öğretmenleri Listesi'ne adını yazdırıyor; sonra köy kadınlarının sosyal, kültürel ve ekonomi alanında gelişimlerine yönelik yaptığı rehberlik ve liderlik sayesinde Avrupa Parlamentosu Uluslararası Lider Kadın Ödülü'ne sahip oluyor.
Şimdi İngiltere'de devam ettiği kariyerinde dünya çocukları ile Dünya Vatandaşlığı çalışmalarını yürütürken, aynı zamanda Türkiye'de "Bir Dilek Yetmez" hareketini devam ettiriyor. İşte tüm bunlar umutsuzluğu yok sayan bir kadının, bir köy öğretmeninin imzasını taşıyor.
Birleştirilmiş Sınıf Gerçeğini Mucizeye Dönüştürmek
Eğitime erişimin hâlâ bir lüks sayıldığı bu coğrafyalarda, "bir dilek" ile başlıyor her şey. Ama öğretmenimizin de dediği gibi: "Bir Dilek Yetmez!"
Öncelikle Birleştirilmiş sınıf; öğrenci sayısının az olduğu okullarda, farklı sınıf seviyelerindeki öğrencilerin aynı sınıf ortamında tek bir öğretmenle birlikte eğitim gördüğü sınıf modelidir. Örneğin; 1, 2 ve 3. sınıf öğrencileri aynı sınıfta ders yapar, öğretmen her sınıf düzeyine sırayla veya dönüşümlü olarak eğitim verir.
Genel kanı olarak her ne kadar öğretmenler tarafından istenmeyen bir model olan birleştirilmiş sınıf modeli, maalesef Türkiye'nin bir gerçeği olarak hala eğitimde yer alıyor. İşte tam da bu noktada Dilek Livaneli çok net bir mesaj veriyor kitabından: "Birleştirilmiş sınıf Türkiye'nin gerçeğiyse, biz de bunu en iyi şekilde yaşamak zorundayız. Bahaneler hızımızı düşürür, enerjimizi azaltır. Bahanelerden arınmış bir meslek yaşantısı hedeflemiştim ve hedeflerime ulaşmanın tadını çıkarıyordum."
"Birleştirilmiş sınıfın aslında hayatın ta kendisi olduğu tam da bu noktada ortaya çıkıyordu. Biz toplum içinde yaşlara göre ayrışır mıyız? Yirmili yaşlar buraya, otuzlu kırklı yaşlar şuraya, hadi elli üstü de şöyle gelsin, diyemeyiz. Hep birlikte yaşarız, birlikte öğreniriz. İşte birleştirilmiş sınıf da hayatın aynası gibiydi."
Kitabı okurken de fark edeceksiniz ki Dilek Öğretmenimiz birleştirilmiş sınıf gerçeğini o kadar güzel fırsata çeviriyor ki... Çocukların birbirlerine olan yardımları olsun, birbirlerine olan güvenleri olsun o ilk gün ki utanan çocuklar yok olup gitmiş. Okurken kesinlikle o güzel çocuklarla gururlanacaksınız.
Akran eğitimini en güzel yansıtan çalışmalardan birisi ki öğretmenimiz kitapta bunun faydasını sıkça dile getiriyor.
Bu Kitabı Kesinlikle Okuyun, Okutturun!
Dilek Öğretmenimizi üniversitemdeki Bir Dilek Yetmez konferansıyla tanıştım. Keşke daha önceden tanısaymışım dediğim birisi oldu. Çünkü ben de okul öncesi öğretmenliği 2. sınıf öğrencisiyim. Yaptıkları, yapacakları o konferansı izlerken o kadar şevkimi arttırdı ki... Eğitim aşkıyla yanıp tutuşan bir öğretmen görmek, yaptığı onca güzel şeylere tanık olmak çok gurur vericiydi.
İster öğretmen, ister öğretmen adayı olun; herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Dilek Öğretmenimiz de iyi ki bizlere bu kitabı armağan etmiş iyi ki yaşadıklarını bu kitaba noktasından virgülüne kadar anlatmış. Kitapta altını çizmeyeceğiniz hiçbir paragraf yok. Çünkü köyden küresele olan bu başarı hikayesi sizi fazlasıyla etkileyecek.
İkinci kitabı merakla bekliyorum açıkçası. Buradan da Sayın Dilek Öğretmenimize duyurmuş olalım. :)
Bir çocuk soru sorar, bir öğretmen cevap arar, bir toplumsa aydınlanmaya başlar. Ama unutma: Bir Dilek Yetmez! Çünkü gerçek değişim, Dilek Livaneli'nin cesaretiyle başlıyor.
Peki siz Dilek Livaneli'nin Bir Dilek Yetmez kitabını okumuş muydunuz? Okuduysanız Dilek Öğretmenimizin macerasını nasıl buldunuz? En beğendiğiniz projeler nelerdi? Yorumlarda buluşalım!
Bir köy okulunda başlayan hikâyem nasıl da koskoca Avrupa Parlamentosu salonuna uzanmıştı. Bu ödülün adı benim lügatimde "emek" ti. Çok sevmekti. İnanmaktı.
İster belgesel olsun ister kitap, fark etmez... Benim hayalim daha fazla öğretmen ve öğretmen adayına ilham olabilmek.
Başöğretmenim Sevgili Atam, Bir köy okulu öğretmeni olarak öğrencilerimle birlikte Kurtuluş Savaşımızın başladığı Samsun'dan, senin şehrinden huzuruna gelmekten dolayı çok mutluyum, gururluyum. İlke ve inkılapların doğrultusunda Türkiye Cumhuriyetimizi sonsuza kadar ayakta tutabilecek parlak bir nesil yetiştirmek için çabalıyor, güzel Türkiye'mizi bizlere kazandırdığın için her nefesimde senin için dua ediyorum. Saygılarımla, Kumköy İlkokulu Öğretmeni Dilek Livaneli (Anıt Defterinden)
Bir öğretmen olarak insanlara verdiğiniz güven çok önemliydi. Onlarda bıraktığınız ize ve hayatlarına nasıl dokunduğunuzun hikayesine yıllar sonra şahit olduğunuzda, dünyada hiçbir şeyin sizi bu kadar duygulandırmadığını hissediyorsunuz.
Bu kitabın her satırında yapmaya çalıştığım şey de bu. Övünmek değil, başarının ne şartlarda geldiğini ve nasıl yayılabileceğini anlatabilmek. Tabii dilim döndüğünce...
Ben kelimelerin de sihirli olduğunu düşünüyorum. Öyle bir kelime söylersiniz ki karşınızdakini tüm varlığıyla kendinize bağlarsınız. Öyle kelimeler kullanırsanız ki o kişileri hayatınızdan hızlı ve kalıcı şekilde uzaklaştırırsınız.
Köy okulu öğretmenleri liderlik becerilerini daha çok sorgulamalı ve önce çıkarmalı, rehber olmalı ve asla çok yönlü olmaktan vazgeçmemeli.
John Meehan'ın dediği gibi, öğretmenlerin en değerli kaynağı birbirleridir. İşbirliği yapmazsak en fazla kendi bakış açımız kadar gelişebiliriz.
Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir. (Mustafa Kemal Atatürk)
Ders anlatımındaki en güzel ölçü, kaç çift gözbebeğinin sizinle temas ettiğidir. Hele de gözbebekleri hafif açılıp büyüyorsa, bilin ki ders anlatımında işler yolunda gidiyordur.
Dünyanın en iyi müfredatını kötü bir öğretmenin yani öğretme hevesi olmayan bir öğretmenin önüne koyun, hiçbir anlamı yoktur. Dünyanın en kötü müfredatını da iyi bir öğretmenin önüne koyun, önündeki kötü müfredatla bile mucizeler yaratabilir.
Bana göre öğretmenlik bir rahatsızlık mesleğiydi. Bir şeylerden rahatsız olacaksınız ki çözüm üretesiniz.
Öğretmen her şeyi bilen değildir, öğretmen öğretmeyi bilendir.
Köy okullarıyla nasıl yüzleştiğimden bahsederken demiştim ya hani köyden kente göç var diye, aslında kentten köye göç olmalı.
Hiç olmadığım kadar kararlı, hiç olmadığım kadar sabırlı ve hiç olmadığım kadar üretken olmalıydım. Artık köy okullarının kapanma sürecine direnme zamanıydı.
Umudum vardı. Umudumu hiç kaybetmedim. Başöğretmenimin de dediği gibi: "Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır."