Okuduğum en sarsıcı romanlardan birisiydi. En son bu duyguyu Otomatik Portakal romanının okurken hissetmiştim.
Sarsıcı bir giriş yaptıysam devam edelim o zaman. Eşekarısı Fabrikası'nı Instagram üzerinden Cansu Balat'ın "Ters Köşe Kitaplar" videosunda keşfetmiştim. Yorumundan dolayı kitabı o kadar çok merak ettim ki bu yıl içerisinde okumam gerekliydi.
Detaylara geçmeden önce daha önce aramızda Iain M. Banks'ın Eşekarısı Fabrikası romanını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağım.
Eşekarısı Fabrikası Romanının Konusu
Roman; İskoçya'nın bir ada kasabasında 16 yaşındaki Frank adlı bir çocuğun akıl hastanesinde tedavi altına alınan abisi Eric'in hastanesinden kaçtığını öğrenmesiyle başlıyor.
Eric yaşadığı birtakım olaylardan sonra deliriyor (spoiler vermeyelim) ve akıl hastanesinde tutuluyor. Tabii ki ailede tek deli ! kişi Eric değil, Frank'in de Eric'ten bir farkı yok çünkü Frank; dış dünyadan izole bir şekilde kurduğu "Eşekarısı Fabrikası" adını verdiği ölümcül bir düzenek aracılığıyla eşekarılarını yakalıyor ve her seçeneğin ölümle sonuçlandığı saat kadranının içine hapsediyor.
Frank'ın zihninin karanlık labirentlerinde ilerledikçe onun geçmişte 3 çocuğun ölümünden sorumlu olduğunu, ailesinin de birçok gizem sakladığını öğreniyoruz. Ki hikayenin en çarpıcı kısımlarından birisi... Bu kısım spoiler değil çünkü hikaye başlar başlamaz Frank aslında biz okurlara itiraf ediyor.
Ters Köşe İçeren, Sarsıcı Bir Roman!
Cansu Balat'ın ters köşelerle dolu kitapları önerdiği videosunda yer alan Iain M. Banks'ın Eşekarısı Fabrikası romanı gerçekten okurken hem sizi sarsıyor hem de sonunda neler olacak diye meraktan ölüyorsunuz. Her bölümde Eric'in akıl hastanesinden kaçıp ailesinin evine varıp varmadığını merak ediyorsunuz. Ayrıca Frank ve Eric'in başına gelenleri Frank'ın zihninden okuyoruz.
Son iki bölümde yer alan hikayenin seyrini değiştiren ters köşeyi okuduğumda çok şaşırdım, açıkçası hiç böyle bir ters köşe beklemiyordum. Sadece son bölümde beni tatmin etmeyen, bir şeylerin eksik kaldığını hissettiren bir kısım vardı ama onun dışında gerçekten de sarsıcı ve rahatsız edici bir kitaptı.
Şimdiden uyarımızı yapalım: Bu kitabı okumak yürek ister.
"Her Çocuk Masum Mudur?" | Kitabın Sarsıcı Sorusu...
"Her çocuk masumdur." ilkesini adeta çürüten bir roman Eşekarısı Fabrikası. Çünkü çok küçük yaşlarda -ki cinayetleri işleyen kişi de bir çocuk- işlenen birtakım olayların içgüdüsel olarak şiddet düşüncesine yatkın olabilecekleri yazar kitabın son bölümündeki yazar notundan bizlere iletiyor.
Yazarın notunu sizlerle de paylaşmak isterim. Yazar Iain M. Banks yazar notunda şöyle diyor:
"...çocuklara özgü masumiyetin, çoğu insanın hayal ettiği gibi olmadığı -ne şimdi ne de öncesinde- konusuna da dikkat çekmeye çalıştım. Çocuklar da muhtemelen yetişkinler kadar şiddet düşüncesine yatkınlar; sadece bunları koyabilecekleri sofistike bir ahlaki çerçeveleri yok o kadar. Aslında düşünüyorum da bence yetişkinlerin de yok."
Kitabı okurken özellikle de karakterlerin gerçekleştirdiği birtakım olaylardan sonra "Bu da mı!" diyebileceğiniz şeyler gerçekleşiyor. Spoiler vermeden anlatmak çok zor olduğundan kitaba noktamızı koyalım.
Gerçekten de bu romanı okumak yürek ister. Rahatlıkla okuyabileceğiniz bir kitap asla değil. Ama okuduğunuz zaman da size birtakım farkındalıklar katacak bir roman. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Peki siz Iain M. Banks'ın Eşekarısı Fabrikası romanını okumuş muydunuz? Okuduysanız roman hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!
Kaderimiz sonunda hep aynıdır fakat -kısmen seçimlerimizle şekillenen kısmen önceden belirli olan- yolculuğumuz hepimiz için farklıdır.
Kendi yaralarımı iyileştirmek için onlarınkini deştim.
Gerçekte koyunların neyi temsil ettiğini nihayet anladığımda yıllar geçmiş ve bu geçen zaman uzun ve yavaş bir süreç olarak hafızamda kalmıştı. Onlar aptallıklarından böyle değillerdi; bizim gücümüz, açgözlülüğümüz ve egolarımız yüzünden böylelerdi.
Ben kendimi ufukları sınırlıyorsam bu yine kendi iyiliğim için; korktuğum ve rahatlığımı, güvenliğimi düşündüğüm için. Daha hiçbir şeye zarar verme şansı elde edemediğim bir yaşta dünya bana çok zalimce davrandığı için.
İnsanın en dürüst ve net olduğu bir zamanda kendisiyle ilgili gerçekleri itiraf etmesi sinir bozucu olabilir; en umutlu ve en mantıksız olduğu zaman düşündüğü şeyleri duymanın gururunu kırması gibi.
Galiba başkalarına kötülük etmiş kimselere karşı yapılan misillemeler insanlara kendilerini iyi hissettiriyor.
Bazen düşüncelerimle hislerimin birbiriyle çeliştiği zamanlar oluyor, bu yüzden kafamın içinde pek çok insan olduğuna karar verdim.
Sonuçta size bir şey yaptıran her zaman düşünce değildir.


