29 Aralık 2024 Pazar

2025'te Zinciri Kırma

Aralık 29, 2024 8
Her yıl dört gözle beklenen, aralık ayının bir geleneği haline gelen "Zinciri Kırma Takvimi" 2025 yılına hazır! Peki sen 2025'te zincirleri kırmamaya hazır mısın?

Barış Özcan'ın öncülüğünü yaptığı ve ilham verici bir hayat düzeni oluşturmak isteyenler için tasarlanan Zinciri Kırma Takvimi, 2025 yılında yeniliklerle geri dönüyor. Bu takvim, bireylerin günlük alışkanlıklarını takip ederek hedeflerine adım adım yaklaşmalarına yardımcı oluyor.

Eğer Barış Özcan'ı YouTube kanalından takip ediyorsanız uzun zamandır her aralık ayında Zinciri Kırma takvimini bizlerle paylaştığını biliyorsunuzdur. Her yıl Zinciri Kırma Takvimi videosunu merakla beklediğimiz o ay geldiği zaman siz okurlarımıza da bu güzel takvimini paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Çünkü bu eşsiz takvim her ne kadar basit gibi gözükse de birey açısından birçok faydası bulunuyor.

Konumuz Kitap ekibi olarak biz Barış Özcan'ın Zinciri Kırma Takvimini 2016 yılından beri kullanmaya devam ediyoruz. YouTube'dan da Barış Özcan'ın videosu yayınlanır yayınlanmaz siz okurlarımıza bu takvimi ulaştırmak istedik. Açıkçası geçen yıllarda çok güzel geri dönüşler almıştık. Zaten zinciri kırma takviminin de mantığı bu aslında. O zincirleri olabildiğince kırmamak ve istikrarlı bir şekilde o takvimi zincirlerle kaplamak.

Zinciri Kırmama Takvimi Nedir?

Zinciri Kırma (Don't Break The Chain), ünlü komedyen Jerry Seinfeld'in şöhret bulmuş motivasyon metodundan ilham alır. Bu metodun temel mantığı, belirlediğiniz bir alışkanlığı her gün istikrarlı bir şekilde uygulamak ve bunu yaparken takvimde ilgili günü işaretle üzerine adeta bir "zincir" oluşturmaktır. Zincir ne kadar uzun olursa, onu kırmak o kadar zorlaşır. Barış Özcan da uzun zamandır kanalında bu fikri sade ve etkili bir şekilde hayata geçirerek kendi izleyici kitlesiyle buluşturuyor.

Küçük gibi görülen ancak bir bütün haline gelince kocaman bir hedefi bir nevi parçalara bölüyoruz. Bu bölme işlemiyle kazanmak istediğimiz alışkanlıkları yavaş yavaş edinmeye başlıyoruz. Parçalara bölme işlemini yapmak bu noktada çok kritik. Çünkü hepimiz bir hedef belirlerken en geniş tanımıyla zorlanacağımız ve aslında gerçekçi olmayan birtakım hedefler belirliyoruz. Bu belirlediğimiz hedefi gerçekleştirirken zorlanmamız da bizi hedef yolumuzdan ayırıyor.

Barış Özcan da bu yılki videosunda şunu vurguluyor: "Araştırmalar gösteriyor ki, insanların yeni yıl kararlarının %80'i birkaç ay içinde unutuluyor. Neden? Çünkü çoğumuz çok büyük hedefler koyup, çok hızlı sonuç almak istiyoruz."

İşte zinciri kırma takvimi de bizlere şunu öğretiyor: hedeflerini böl. Büyük hedeflere ulaşmak için o küçük adımların atılması şart. Böylece o küçük adımlar büyük resmin oluşumuna katkı sağlasın.

Zinciri Kırma Takviminin Adımları

  • Kendinize bir hedef belirliyorsunuz. Bu hedef gerçekçi olmalı.
  • Belirlediğiniz hedefi ikiye bölerek kolaylaştırıyorsunuz. Örneğin; "Her gün 50 sayfa kitap okuyacağım" yerine "Her gün 25 sayfa kitap okuyacağım." diye yazabilirsiniz.
  • Hedefe ulaşmak için hiçbir hamle fırsatını kaçırmadan her gün bir adım ilerliyorsunuz.
  • Her hamlenin sonunda takviminize bir çarpı atıyorsunuz.
  • Motivasyon açısından takvim her gün görebileceğiniz bir alanda olmalı.
  • Bu noktadan sonra bahsettiğimiz o yeni oyun başlıyor. Yan yana gelen çarpılardan oluşan zinciri kırmama oyunu.

İşte zinciri kırma takviminin adımları bu kadar basit! Ancak bu süreçte öncelikle kendimizi ve hedeflerimizi tanımak çok önemli. Zaten takvimin temeli hedef belirlemede. Belirlediğimiz hedefi de göz önünde tutmak motivasyon açından değerli. Çünkü beynimiz bir şeyleri görmekten hoşlanır. O yüzden hedeflerinizi hem yazmalı hem de bu çizelgeleri gözünüzün görebileceği bir yerlere asabilirsiniz. Çalışma masanıza ya da kitaplığınızın bir köşesinde zinciri kırma takvimi bulunabilir.

2025 Yılına Özel Takvim: Hayat Ağaç Takvimi

Keltler halkını hiç duymuş muydunuz? Barış Özcan 2025 Zinciri Kırma Takvimine özel tarih öncesi ve İlk Çağ döneminde Avrupa'da yaşayan bir halk olan ve kendi takvimlerinde her bir aya özel bir ağaç ismi veren topluluktan esinlenmiş. Bu isimler o zamanlar için her ağacın bir karakteri; kendi öğretisi var olduğuna inanıldığı için verilmiş. Bu seneki takvimimiz de o kadim toplulukların ağaç isimleri, hedeflerimizi belirlemede ve devam ettirebilmede eşlik edecek.

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 13 ay var karşımızda. Çünkü Keltler halkı zamanı 13 aya bölmüşler ve o aylara ağaç isimleri vermişler. Barış Özcan videosunda: "Mesela Ocak sonu, Şubat başı için kızılcık ağacını seçmişler. Çünkü ilk çiçek açan oymuş. Daha kar yerdeyken, bu ağaç pembe çiçekleriyle baharı müjdelermiş. Keltler onun dalından yapılma değnekleri yanlarında taşırmış. 'Bir yolculuğa çıkarken kızılcık dalı, yolu açar.' derlermiş. Ya da Nisan ayı için Söğüt ağacından ilham almışlar. Çünkü rüzgar ne kadar sert esse de söğüt kırılmaz, eğilir. Dalları yere değecek kadar eğilse bile, fırtına geçince yine doğrulur."

Bu güzel bilgiler de özel bir takvim olarak Barış Özcan bizlere sunuyor. Her bir ay Keltler halkının aylara verdiği ağaç isimleriyle dolu ve her bir ağaca verilen özellik hedeflerimizi belirlerken ve gerçekleştirirken çok işinize yarayacak. Ağaç yapraklarından ve dairesel tasarımıyla hazırlanan ağaç takvimi hedeflerinizi gerçekleştirirken ister boyayarak isterseniz de çarpılar atarak devam edebilirsiniz.

2025 yılına özel hayat ağacı takvimini uygulamak zinciri kırma takviminkine benzer olarak ilerliyor. İster her bir aya farklı hedefler belirleyebilir isterseniz de belirlediğinizi hedefleri kolaydan zora doğru ilerletebilirsiniz. Takvimdeki çiçeklerin her biri 7 yaprağı var. Bu da bir dilimde toplam 28 yaprak demek. Bu 28 yaprak da bizim ayımızı oluşturuyor. Çünkü bu takvim tam 13 aydan oluşuyor.

Hayat Ağacı Takvimi Örneği: Huş Ağacı Ayı (24 Aralık - 20 Ocak)

Takvimde yer alan huş ağacının Keltler halkının vermiş olduğu anlam, yeni başlangıçlar ve arınma olarak geçiyor. Tam da sırası değil mi bu yeni yeni yılda yeni başlangıçlar yapmak ya da kendimizi yeniden keşfetmek? Bu ay dilimini çiçeklerinden de görebileceğiniz gibi bir dalda 4 çiçek var. Bu çiçekler de bizim haftalarımız oluyor. Daha net olması ve örnek alabileceğiniz bir hedef belirleyelim o zaman:

Huş Ağacı Ayı - Kitap Okuma Alışkanlığı

1. Hafta (1. ve 7. günler)
Hedef: 25 sayfa kitap okuma.
Niçin: Küçük adımlarla büyük hedeflere ulaşılmalı. Gerçekleştiremeyeceğiniz hedefler belirlenmemeli.
İşaretleme: İster zinciri kırma takvimi gibi çarpı atabilir isterseniz de daldaki 7 yaprağı boyayabilirsiniz.

2. Hafta (8. ve 14. günler)
Hedef: 35 sayfa kitap okuma.
Niçin arttı?: Hedefimiz küçük adımlarla büyük değişimler yaratmak değil miydi? Artık 25 sayfadan daha fazla kitap okuyabiliyorsunuz. Bu da sizin için bir motivasyon kaynağı oluyor.
İşaretleme: Artık daldaki ikinci çiçeğin 7 yaprağını işaretleyebiliriz. Bu da 14 günlük bir alışkanlığının devamını gösteriyor.

3. Hafta (15-21. günler)
Hedef: 45 sayfa kitap okuma + kitapla ilgili yorumlar yazma
Hedefi Genişletme: Başlangıçta sadece kitap okudunuz. Ancak şimdi okuduğunuz kitabı yorumlamaya geldi. Böylece okuduğunuz sayfaları eleştirel bir şekilde yorumlama alışkanlığını da kazanabileceksiniz.
İşaretleme: Daldaki üçüncü çiçeğin 7 yaprağını işaretleyebilirsiniz.

4. Hafta (22-28. günler)
Hedef: 55 sayfa kitap okuma + yeni kitap ve yazarların bulunduğu okuma listeleri yapma
Final: Kitap okuma alışkanlığımız bu üç hafta boyunca pekişeceği için final kısmında hem 55 sayfa kitap okuma bizim için kolay olacak hem de yeni kitaplarla ve yeni yazarlarla tanışacağımız bir liste yaparak perspektifimizi genişleteceğiz.
Nasıl?: Her gün 55 sayfa kitap okurken doğal olarak okuyacağımız yeni kitaplara ihtiyacımız olacak. Bu nedenle kalemini tanımak istediğiniz herhangi bir yazarın veya okumak için can attığınız bir kitabı okuma listeleri yaparak planlayabileceksiniz.
İşaretleme: Daldaki son çiçeğin 7 yaprağı da yeşillenmiş olacak.

Bu verdiğim bir örnek. Barış Özcan da ağaç takvimi için kimi örnekler vermiş. Videosunda izleyebilirsiniz. Onun da dediği gibi: "Herkesin alışkanlıkları ve ihtiyaçları farklı. Çünkü her ağaç farklı büyür. Kiminin dalları göğe doğru dimdik uzanır, kimininki yanlara doğru yayılır." Bundan dolayı hedeflerinizi belirlerken kendinizi tanımalı ve ona göre hedeflerinizi belirlemelisiniz.

2025 yılına özel zinciri kırma takviminde aslında tohumlarımız elimizde. Bu tohumları toprakla buluşturmak ve dev bir ağaç yapmak mümkün. Önemli olan bu tohumları toprakla buluşturup ona yatırımlar yapmak. Video da değinildiği gibi: "2025'te her birimiz kendi küçük ormanımızı büyüteceğiz. Her çarpı bir yaprak, her alışkanlık bir dal, ve her ay yeni bir ağaç olacak. Bazı yapraklar dökülecek belki, ama unutmayın: en güçlü ağaçlar da fırtınalarla büyür." Her ne kadar zorluklarla baş başa kalsak da o kadim ağaçlar gibi kökleri sağlam dimdik dururken hedeflerimizi bir bir gerçekleştirelim. 

Unutmayın, bu büyük değişimlerin arkasında küçük adımlar var. Tıpkı o kadim ağaçların küçük tohumları gibi...

2025 Zinciri Kırma Takvimi: PDF versiyonu için "buraya" tıklayabilirsiniz.
2025 Hayat Ağacı Takvimi: PDF versiyonu için "buraya" tıklayabilirsiniz.
2025 Astronomi Takvimi: Özel hazırlanmış Astro Takvimi için de "buraya" tıklayabilirsiniz.

27 Aralık 2024 Cuma

Zamanı Durdurmanın Yolları | Matt Haig

Aralık 27, 2024 6
Bir Gece Yarısı Kütüphanesi ile ününe ün katan Matt Haig'in Zamanı Durdurmanın Yolları romanı da yaratıcı ve iddialı bir roman. Bu romanı okur okumaz sizlere de kitap yorumumuzu paylaşmak istedik. Biliyorsunuz ki Matt Haig'i sevenler var sevmeyenler de. Matt Haig'den okuduğumuz ilk kitap Zamanı Durdurmanın Yolları oldu ve açıkçası yazarın diğer kitaplarını da okumak için çok heyecanlıyız.

Detaylara geçmeden önce aramızda daha önce Matt Haig'in Zamanı Durdurmanın Yolları romanını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız.

Zamanı Durdurmanın Yolları Romanının Konusu

Ana karakterimiz Tom Hazard, sıradan bir adam gibi görünse de aslında çok sıra dışı bir özelliğe sahip: Bedeni yaşlanma sürecini son derece yavaş yaşıyor. Bu durum onun yüzyıllar boyunca hayatta kalmasına olanak tanırken, bir yandan da ömrü boyunca pek çok kayıp ve trajediye tanık olmasına sebep oluyor. Shakespeare'le aynı sahnede yer alıyor, Kaptan Cook'la açık denizleri fethediyor, Fitzgerald'larla içki içiyor. Ama şimdi, tek istediği normal bir hayat sürmek. 

Tom, bu özel durumunu başkalarından gizlemek zorunda kalıyor. Çünkü hayatta kalmasının tek şansı gizli kalmak ve aşık olmamak... Hayatta kalmak için kimliğini ve geçmişini sürekli değiştiren Tom, bir noktada kendisini bir tarih öğretmeni olarak Londra'da buluyor. Ancak geçmişindeki anılar ve kaybettiği büyük aşkı onu asla rahat bırakmıyor.

İngiltere'nin en önemli yazarlarından Matt Haig'in büyük övgü toplayan, 37 dile çevrilen ve yakında Benedict Cumberbatch tarafından sinemaya aktarılacak kitabı Zamanı Durdurmanın Yolları, insanın kendini kaybedip tekrar bulmasına dair güzel bir roman.

"Kaç ömür gerek, yaşamayı öğrenmek için?"

Matt Haig'in kaleme aldığı Zamanı Durdurmanın Yolları (İngilizce orijinal adıyla How to Stop Time), okuyucuyu zamana ve insanlık tarihine dair felsefi bir yolculuğa çıkaran etkileyici bir roman. Zamanın ötesinde bir hayat yaşayan ana karakterin öyküsü üzerinden, insanlığın değişen ama bir yandan da sabit kalan doğasına dair derin düşünceler sunuyor. Ayrıca yüzyıllar geçse bile insanlığın aynı hataları nasıl yeniden tekrarladığına da şahit oluyorsunuz. İnsan hayatının kısalığını nasıl bir döngüde tamamladığını da romanın karakteri Tom Hazard ile öğreniyorsunuz.

Dipnot: Matt Haig'den okuduğumuz ilk kitaptı. Yazarın en popüler kitabı Geceyarısı Kütüphanesi'ydi. Sevenler de vardı tabiri caizse gömenler de. Yazarın kalemini açıkçası çok beğendik. Zaman geçişleri, karakterlerin derinlikleri, anlatılmak istenenler kısacası roman çok güzeldi. Özellikle de karakterin tarih öğretmeni olarak çalışmaya başlaması ve derste anlattıklarını birebir yaşamış olması adeta bir tarihi belleğin vücut bulmuş haliydi. Yazarın diğer kitaplarını okumak için de can atıyoruz. Matt Haig'in sade ama çarpıcı dili, okuyucuyu bir solukta kitabı bitirmeye davet ediyor. Şimdiden Zamanı Durdurmanın Yolları'nı okuma listenize eklemeyi unutmayın.

Eğer tarih, aşk ve zamana dair hikayelerden hoşlanıyorsanız, Zamanı Durdurmanın Yolları tam size göre. Matt Haig, sürekli akıp giden zamana karşı insanlığın çaresizliğini ve bu çaresizlikteki güzelliği harika bir şekilde kaleme alıyor.

Peki siz Matt Haig'in Zamanı Durdurmanın Yolları romanını okumuş muydunuz? Matt Haig'in kitaplarını nasıl buluyorsunuz? En sevdiğiniz Matt Haig romanı nedir? Yorumlarda buluşalım!

Tarih tek yönlü bir yol. İleri doğru yürümeye devam etmek zorundayız. Ama her zaman ileri bakmak zorunda değiliz. Bazen de etrafa bakınıp gördüklerimizin keyfini çıkarabiliriz.


Bazen geçmişe dönmeyi de bu yüzden istiyoruz tabii çünkü geçmiş, bildiğimiz ya da bildiğimizi zannettiğimiz bir şey. Daha önce de duyduğumuz bir şarkı.


1600'larda tanıdıklarım arasında içindeki trilyoneri bulmak isteyen yoktu. Onların tek istediği ergenlik dönemine kadar yaşamak ve bitlenmemekti.


Görebildiğim kadarıyla yirmi birinci yüzyılda yaşanan sorunlardan biri de bu. Çoğumuz ihtiyacımız olan bütün maddi şeylere sahibiz ve bu yüzden pazarlamacıların işi artık ekonomiyi duygularımızla ilişkilendirmek, şimdiye kadar ihtiyaç duymadığımız şeyleri istememizi sağlayarak daha fazlasına ihtiyacımız varmış gibi hissetmemizi sağlamak.


... yine de coğrafi keşiflerin onurlu tarihinde sıkça olan şey olmuştu. Cenneti bulmuş, sonra da ateşe vermiştik.


Tarihin bize verdiği ders, cehaletin ve boş inançların hemen herkeste her an ortaya çıkabileceğidir. Düşüncelerde bir şüphe olarak ortaya çıkan, çabucak eyleme dönüşebilir.


Piyano, içinde çok şey barındırabilir. Hüzün, mutluluk, aptalca bir neşe, pişmanlık, acı... Bazen hepsi birden!


Shakespeare ile aynı havayı solumuştum ve şimdi de Charlie Chaplin ile aynı havayı soluyordum. Nasıl minnettar olmazdım?


Yirmi birinci yüzyıl hâlâ yirminci yüzyılın kötü bir versiyonuna dönüşebilir ama elden ne gelir ki? Zihinler tüm dünyada asla birbiriyle çakışmayan ütopyalarla doluyordu. Bu bir felaket habercisiydi ama heyhat, bildik bir durumdu. Diğerkamlık her zaman olduğu gibi yok olmaya yüz tutmuştu. Barış her zaman olduğu gibi incecik bir porselendi.


Artık mekanların insanlar için önemi yok. Odaklanılan şey, nerede olunduğu değil. Bugünlerde hiç kimse tam olarak bulunduğu yerde değil. En azından tek ayakları o uçsuz bucaksız dijital boşlukta...


Hayatımda birçok farklı kişiliğe, birçok farklı role büründüm. Bir kişi değilim. Tek bedene toplanmış bir kalabalığım.


Zamanın verdiği bildik bir ders bu. Her şey değişir ve hiçbir şey değişmez.


Güzel bir hayat... Belki de mümkündü. Başı, sonu belli. Bir yere ait olduğun. Bir amaca sahip olduğun.


Cehalet zamanla şekil değiştirir. Ama hep vardır ve her zaman için ölümcüldür.


Aşk, acı demek. Sevmemek daha kolay.


İnsanlığın gelişimi doğayla aramıza koyduğumuz mesafeye bağlıydı sanki.


Kaybedecek bir şeyiniz yoksa değişiklikten korkmaya ya da ona kucak açmaya gerek yoktur. Değişim hayatın ta kendisidir. Değişmediğini bildiğim tek şeydir.


İnsanlar yalnızca görmeye karar verdikleri şeyleri görürler.


Bizler hep o aynı yüceltilmiş şempanzeleriz. Sadece silahlarımız gitgide büyüyor. Her şey gibi kuantum ve parçacıklardan oluştuğumuzu anlayacak bilgiye sahibiz ama buna rağmen kendimizi içinde yaşadığımız evrenden ayırabilmek; kendimizi ağaçlardan, kayalardan, bir kediden ya da kaplumbağadan öte bir anlam yükleyebilmek için elimizden geleni yapıyoruz.


Ne olduğumuzu biliyoruz ama ne olabileceğimizi bilmiyoruz. (Shakespeare)



23 Aralık 2024 Pazartesi

Büyü Dükkanı | Yeşim Türköz

Aralık 23, 2024 4
Bugün siz okurlarımıza çok özel bir kitabı tanıtacağız. Bizim de tesadüfen Sude Baran'ın YouTube kanalında "Abartılması Gereken Kitaplar #1" serisinde gördüğümüz ve ilgimizi çeken Büyü Dükkanı'nı kaçırmamalısınız.

Yeşim Türköz'ün kaleme aldığı ve bir psikodrama yöntemi olan Magic Shop'dan ilham alınarak kurgulanan Büyü Dükkanı, okuyucuyu hem kendi iç dünyasıyla yüzleşen hem de hayata dair derin sorgulamalar yapan bir kahramanla buluşturuyor. Kitap, bir psikolog olan yazarın insan ruhuna dair bilgi birikimini ve empatik bakışını kurguya ustalıkla yedirdiği çarpıcı bir eser.

Detaylara geçmeden önce aramızda daha önce Yeşim Türköz'ün Büyü Dükkanı kitabını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız.

Büyü Dükkanı Kitabının Konusu

Yazar, bizi şu soruyla karşılıyor: "Hayatta en çok istediğiniz şey, hayattan alabileceğiniz en iyi şey midir?"

Büyü Dükkânı'nın konusu şu şekilde: Büyü Dükkânı, hayatta istenebilecek her şeyin var olduğu, mucizevi alışverişlerin gerçekleştiği bir mekândır. Ünü ülkenin dört bir tarafına yayılmış olan bu dükkâna gelen müşterilerin tek bir hedefi vardır: Kendilerine her şeyin vaat edildiği bu yerden, hayatta en çok istedikleri şeyi almadan ayrılmamak...

Kimisi geçmiş yıllarını geri almak, kimi büyük bir aşk yaşamak, kimi de korkularından kurtulmak için oradadır. İsteklerine biçilen bedeli ödemeye çoktan hazırdırlar. Ancak Büyü Dükkânı'ndaki alışverişler kolay değildir. Çünkü usta satıcının bir kuralı vardır: Müşterisini dükkândan alabileceği en iyi şeyle göndermek... Yaşlı adam ile müşterileri arasında geçen sıkı pazarlıklar, hayata dair önemli sorgulamalar içermektedir.

"Hayatta en çok istediğiniz şey, hayattan alabileceğiniz en iyi şey midir?"

Yazar Büyü Dükkanı tekniği hakkında kitabında şunu dile getiriyor: "Büyü Dükkanı tekniği, yaklaşık dört yıl süren yaşantısal psikodrama eğitimim sırasında, beni en fazla etkileyen tekniklerden biri oldu. Hem duygu boyutunda hem de zihinsel boyutta yakaladığım bu etki, beni okuyacağınız öyküleri yazmak üzere yüreklendirdi. Aslında başlangıçta, Büyü Dükkanı'nın yaşlı satıcısı ile müşterileri arasında geçen pazarlıkların birbirinden bağımsız öyküleri olarak ortaya çıkan çalışmanın zaman içinde kendiliğinden Büyü Dükkanı'nın öyküsüne dönüşmekte olduğunu fark ettim. Başka bir deyişle, Büyü Dükkanı kendi öyküsünü yarattı."

Magic Shop (Büyü Dükkanı) Tekniği, terapide kullanılan bir metaforik yaklaşımdır. Kitabın başında da yazar bize bu konu hakkında genel bilgiler veriyor. Bu teknik, "Büyülü Dükkan" ya da "Sihir Dükkanı" olarak da bilinen psikodramanın kurucusu Jacob Levy Moreno'nun öğrencisi Hanna Weiner tarafından geliştirildiği öne sürülen bir tekniktir.

Magic Shop tekniğinin adımları ise şu şekilde ilerler: Kişinin bir "büyü dükkanı" hayal etmesi istenir. Bu dükkanda her şey satılabilir; duygular, beceriler, güçlü yönler ya da başa çıkma yolları gibi soyut kavramlar bile. Ardından gelen kişi dükkanda neye ihtiyacı olduğunu belirler. Örneğin; cesaret, huzur ya da kendine güven gibi duygusal eksiklikler. Büyü Dükkanı'nda sadece almakla sınırlı değildir; gelen kişi, almak istediği şey karşılığında bir şey "bırakması" da istenir. Örneğin, korkuyu bırakıp cesareti almak gibi. Bu süreç de kişinin bilinçaltında bir yolculuğa çıkmasını sağlar. Kendi potansiyelini ve kaynaklarını fark etmesine yardım eder.

Kitap dünyasında bazen öyle eserler vardır ki, okurken kendinizi adeta bir aynaya bakar gibi hissedersiniz. Yeşim Türköz'ün kaleme aldığı Büyü Dükkanı da tam olarak böyle bir roman. Kendi iç dünyamıza bir yolculuk yapmamızı sağlayan bu etkileyici kitap, hem derin bir hikaye sunuyor hem de okuyucusuna farkındalık kazandırıyor.

Büyü Dükkanı romanı aslında bir seri olarak ilerliyor. Ancak kitaplardaki olaylar birbirinden bağımsız. Eğer sıralamaya dikkate alarak seriyi okumak istiyorsanız aşağıdaki sıralamayı not alabilirsiniz:

Büyü Dükkanı Serisinin Sıralaması

1. Kitap: Büyü Dükkanı
2. Kitap: Büyü Dükkanı'nda İki Çınar
3. Kitap: Büyü Dükkanı Üçüncü Bahar

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi sıralamayı dikkate almayarak da kitapları okuyabilirsiniz. Ancak serinin sıralamasını merak edenler için yazmak istedik.

Dipnot: Kitap boyunca her hikayede kendinizi ve en önemlisi de hayatınızdaki isteklerinizi sorgulayacağınız muhteşem bir kitap. Yaşlı satıcıdan ve müşterilerden öğreneceğimiz pek çok şey bulunuyor. Kitabın sayfa sayısının fazla olmaması ve her bölümü merakla okumanızla bir çırpıda bitirilebilecek bir kitap. Okurken bazı konulara karşı da farklı perspektifler kazandıracağını şimdiden belirtmek isterim. Bilinen kavramlara farklı bir bakış açısıyla bakarken bu hayatta en çok neyi istediğinize dair içsel yolculuğunuzu da sorgulatacak bir eser. Kaçırmayın!

Büyü Dükkanı, kısa ama etkili bir kitap arayan kendi yaşamına dair sorgulamalarda bulunmak isteyen herkes için ideal. Aynı zamanda psikolojiye ilgi duyan okuyucuların da beğenebileceği bir eser.

Peki siz Yeşim Türköz'ün Büyü Dükkanı kitabını okumuş muydunuz? Okuduysanız yaşlı satıcı hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizin bu hayatta en çok istediğiniz şey nedir ve bu şey için neyinizi feda edebilirsiniz? Yorumlarda buluşalım!

Oysa geçmiş uğurladığımız bir misafir, gelecek ise henüz tanımadığımız bir yabancıya benziyordu.


Geçmiş ve geleceği birbirinden ayıran tek çizgi, içinde bulunduğumuz andı ve biz, çizginin kendisinden çok onun birbirinden ayırdıklarıyla ilgileniyorduk.


Tanımadığı doğadan korkan ve ona boyun eğen insan, tanıdığı doğa karşısında saygı ile eğilmeyi öğrendi. Eğer kendi aklını ve gücünü doğa ile barış içinde yaşayabilecek kadar geliştirebilirse yarınlara kalabilirdi. Ve insanoğlu bunu başardı.


İnsanoğlu, yeryüzündeki yaşam süresinin sınırlı olduğu gerçeğinin farkında olarak yaşayan ve bunu bile bile mutluluğu arama gücünü koruyabilen tek canlı olmalıydı.


Gençliğinde ağaç dikmek ve diktiğin ağaca bakmak seni mutlu edebiliyorsa, yaşlılığında da o ağacın gölgesinde oturmaktan mutlu olursun.


Bazen çocuklar, hiç büyük olmadıkları hâlde büyükleri anlarlar. Ancak büyüklerin hepsi daha önce çocuk oldukları hâlde çocukları anlamakta zorlanırlardı.


İz bırakanlar, kendileri yaşanmasa da yaşatılıyordu. Bazı izler dış dünyada bırakılıyordu, bazıları ise iç dünyalarda...


İki yokluk arasındaki bir çizgiydi yaşam ve en temel mutluluk, bu çizginin üzerinde olabilmekti galiba.


Her insan, bir sürü küçük olasılığın kesişme noktasında hayat buluyor ve dünyaya geliyordu.


Bir çırpıda ne de güzel söyleniveriyordu "milyonlarca, binlerce yıllık geçmişimizde" diye... Oysa insanlık, bunları anlatabilmeyi öğrenene dek ne bedeller ödemişti.


İnsan bazen bir yeniliği denerken bile eski alışkanlıklarını tekrar ediyor. Tıpkı bir kumarbazın kumarı bırakacağını kanıtlamak için bahis oynaması gibi...


Bir insanın akıllı davranması için üç yol vardır: Birincisi iyi düşünmektir. Bu en soylusudur. İkincisi, taklit etmektir. Bu en kolayıdır. Üçüncüsü, denemiş olmaktır. Bu en acısıdır. (Konfüçyüs)


Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar.


... Bu dükkânda istediklerinizi sınırlamak zorunda değildiniz. Müşteriler, hayal edebildikleri her şeyi isteme ve alma hakkına sahiptiler; tabii bedelini ödedikleri taktirde.



21 Aralık 2024 Cumartesi

Freida McFadden'ın Çok Satan Hizmetçi Serisi Film Oluyor

Aralık 21, 2024 6

Freida McFadden'ın en çok satan kitaplarından birisi olan Hizmetçi serisi film oluyor. Filmin başrollerinde Sydney Sweeney Hizmetçi serisindeki Millie'yi, Enzo karakterini de Michele Morrone canlandıracak.

Freida McFadden'ın son yıllarda büyük bir okur kitlesi kazanan ve psikolojik gerilim türünün çarpıcı örneklerinden biri olarak gösterilen Hizmetçi (The Housemaid) serisi, beyazperdeye uyarlanıyor. Kitap severlerin nefeslerini tutarak okuduğu bu seri, şimdi de sinema izleyicisinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Hizmetçi Filminin Oyuncu Kadrosu Dikkat Çekti

Yazar Freida McFadden bu güzel haberi sosyal medya hesabından şu şekilde duyurdu: "TheHousemaidMovie yakında duyurmaktan ne kadar heyecan duyduğumu ifade edemiyorum! Lions Gate Entertainment şirketi kesinlikle mükemmel bir oyuncu ve yönetmen buldu ve ben çok minnettarım! Sydney Sweeney, Amanda Seyfried ve Paul Feig... Aklım başımdan gitti! Bu hayalin gerçekleşmesine yardımcı olan tüm okuyucularıma çok onur ve minnettarım."

Oyuncu kadrosunun son ismi de Hizmetçi serisinin yakışıklı bahçıvanı Enzo'yu Michele Morrone canlandıracak. Hizmetçi'nin yönetmenliğini Paul Feig üstlenirken senaryosunu Rebecca Sonnenshine kaleme alacak.

Hizmetçi serisinin başarısının ardında, McFadden'ın ustaca kurduğu psikolojik gerilim atmosferi ve karakterlerin çok boyutlu yapısı yatıyor. Kitaplardaki beklenmedik olaylar ve sürpriz sonlar, okurların hikayeyi ellerinden bırakmadan okumasını sağlıyor. Film uyarlamasında da bu gerilim dolu atmosferin aynı şekilde yansıtılması bekleniyor.

Hizmetçi Serisinin Konusu



Freida McFadden'ın bu çok satan serisi, genç bir kadının karanlık sırlarla dolu bir eve hizmetçi olarak girmesiyle başlayan gerilim dolu bir hikayeyi konu alıyor. Serinin ilk kitabı, hizmetçi olarak çalışmaya başlayan Millie'nin, görünümün aksine mükemmel olmayan bir ailenin evindeki gizemleri çözmeye çalışırken yaşadığı gerilim dolu olaylara odaklanıyor. Her sayfasında beklenmedik dönüşlerle dolu olan bu seri, okurları kendine bağlamayı başarıyor.

Hizmetçi Serisinin Sıralaması

  1. Kitap: Hizmetçi
  2. Kitap: Hizmetçinin Sırrı
  3. Kitap: Hizmetçi İzliyor

Kitap severler şimdiden film uyarlaması için heyecanlı. Sosyal medyada birçok hayran, oyuncu seçimleri ve kitaplardaki gerilimin filme ne kadar iyi yansıtılacağı konusunda tartışmalar yapmaya başladı bile.

Eğer siz de Hizmetçi serisinin büyüsüne kapılmışlardansanız bu uyarlamayı kaçırmamanızı tavsiye ederiz. Hem kitap hem de sinema dünyasının bu unutulmaz buluşması, 2025'in en çok konuşulan yapımlarından biri olacak gibi görünüyor!

Peki siz Hizmetçi serisinin film olması hakkında neler düşünüyorsunuz? Enzo karakterini canlandıracak Michele Morrone nasıl bir seçim olmuş? Yorumlarda buluşalım!

17 Aralık 2024 Salı

2024 Türkiye Kitap Okuma İstatistikleri Açıklandı!

Aralık 17, 2024 14

Okurların dört gözle beklediği 2024 Türkiye Kitap Okuma İstatistikleri TÜİK ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayıncılar Birliği tarafından açıklandı. Kitap okuma alışkanlıklarına dair çarpıcı sonuçlar istatistikte yer aldı.

"Ülkemizde kitap okuyanların oranı %27!"

Açıklanan oranlarda en çok dikkat çeken sonuç ülkemizdeki kitap okuyanların oranı oldu. İstatistikte yer alan verileri sizler için özetledik:

Kitap okumayanların oranı (15 yaş ve üzeri nüfus için): %73
Kitap okuyanların oranı: %27
En çok kitap okuyan yaş grubu: 18-27 yaş aralığı olarak %50,9
En az kitap okuyan yaş grubu: 65 yaş ve üzeri olarak %14,1
En çok tercih edilen kitap türü: Roman, öykü ve şiir olarak %42
Diğer kitap türleri: Eğitim kitapları %20 ,  kişisel gelişim %15 , tarih %10 , bilim %8 , diğer %5
Türkiye'deki kütüphane sayısı: 49.537
Kütüphanelerdeki kitap sayısı: 209.106
Kütüphanelere üye olanların sayısı: 173.648
Ortalama kitap okuma süresi: Haftada 3 saat
En çok kitap okunan yer: Ev
En az kitap okunan yer: Otobüs

Sonuç: Okumuyoruz

2024 Türkiye Kitap Okuma İstatistikleri de incelediğimizde sonuç açık ve net: okumuyoruz. Teknolojinin artık her yerde olması, dikkatimizi dağıtıcıların her an her yerde olması, artık okumaya değil izlemeye ve dinlemeye sürükleniyoruz. Ayrıca bu dinleme ve izleme süresi de sosyal medyadan dolayı gittikçe düşüyor. Artık 10 saniyeden fazla bir videoyu bile izlemeye gayret edemiyoruz. Kitap okuma sürecinde de dikkatimizi kitaba yoğunlaştırmak şöyle bir dursun ortalama kitap okuma süresi haftada 3 saat.

Bu sonuçların sebebini anlayabilmek açıkçası hiç de zor değil. Eğitim sistemimizin ezberci ve sınav odaklı olması, ekonomik durum olarak kitapların aşırı pahalanması (çok ciddi rakamlarla bir kitabı elde etmek ister istemez edebiyattan ayıran bir etken oluyor), çevremizdeki insanların kitap okuma kültüründen yoksun olması, teknolojinin ilerlemesi ve dikkat dağıtıcıların çoğalması gibi pek çok etkeni sayabiliriz.

Saydığımız birçok etken bu istatistiklerin sonucunu çok etkiliyor. Bize kalırsa ekonomik durum çok etkileyici bir etken. Çünkü birkaç yıl önce aldığımız bir kitabın şu anki piyasadaki fiyatla arasında dağlar kadar fark var. Ciltli kitapları saymıyoruz bile. Onlar uçmuş gitmiş... Hal böyle olunca kitap satın alma oranları da düşüyor. Zaten kütüphanelere gitme gibi bir durum da yoksa o kişi bir yılda okuyabileceği kitap sayısı beşi geçmez.

Her ne kadar teknoloji ilerlese ve fiziki bir kitaba ihtiyacımız kalmasa bile kitaplardan öğreneceğimiz çok şey var. Kitap okuma kültürünü ne zaman birbirimize aşılayabilirsek, kütüphanelere merakla ve heyecanla gidersek ve en önemlisi kitap fiyatlarını ne zaman düşerse :) bu oranların tam tersi bir oranın yer alması mümkün.

Peki siz 2024 Türkiye Kitap Okuma İstatistikleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizin bu verilerden en şaşırdığınız sonuç ne oldu? Yorumlarda buluşalım!

13 Aralık 2024 Cuma

Montreal’de Yaz Tatili: Sevda Yüksel ile Söyleşi

Aralık 13, 2024 6

Sevda Yüksel'in Bizim Çağ Kitaplığı'ndan okurlarıyla buluşturduğu Montreal'de Yaz Tatili kitabı için yeni konuk yazarımız Derya Sinan ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.

Haydi Çocuklar, Montreal'de Yaz Tatili'ne!

Derya Sinan: Son kitabınız Montreal'de Yaz Tatili, Bizim Çağ Kitaplığı tarafından Ağustos 2024'te okurlarla buluşturuldu. 12 yaş ve üstü çocuklar için kaleme alınan bir roman ancak alışageldiğimiz romanlardan farklı bir yönü var. Bir gezi kitabı olarak da okunabilir. Bunu açabilir miyiz?

Sevda Yüksel: Haklısınız. Kitapta kurgusal karakterler Candan ve kızı Defne’nin yaşamlarına bir pencere aralanıyor. Candan eşini, Defne babasını bir trafik kazasında yitirmiştir. Onun yokluğu ikisi için de doldurulamaz bir boşluktur. Candan, üniversiteden arkadaşı Burcu'yu ziyaret etmek üzere Montreal'e gitmeye karar verdiğinde onun için de kızı için de iç dünyalarında ve anne-kız ilişkilerinde çözülmesi gereken sorunlar vardır. Bunun yanı sıra okur, onlarla birlikte İstanbul'dan Montreal'e kalkan bir uçağa biniyor, Montreal'i ve Ottowa'yı turist olarak geziyor.

Derya Sinan: Okyanus ötesi bir ülkeye yapılan yolculuğun çocuklara/gençlere neler kazandıracağını düşündünüz? 

Sevda Yüksel: Sorsanız yeni yerler görmeyi, gezmeyi sevmem diyen insan sanırım yok denecek kadar azdır. Dikkat çekilmesi gereken yolculukların bizi nasıl varsıllaştıracağıdır. "Baktım, orada bir saat kulesi vardı. Bir heykel vardı. O ünlü köprüden geçtim." gibi sözler bir kenti tanımamız için yeterli midir? O saat kulesinin, heykelin, köprünün...  ardında bir hikaye vardır. O hikâyeyi merak ediyor muyuz? Öğrenmek istiyor muyuz? Bakıp geçmek yerine durup düşünelim istedim. O nedenle kahramanımız Defne, hikâyelerin ardına düşüyor. Annesi Candan da sürekli fotoğraf çekiyor. Annesi Atwater Market'in fotoğraflarını çekerken Defne, kentin kuruluş yıllarında hizmeti geçen Atwater'la düşsel bir söyleşi yapıyor, bir balkabağıyla hafif yollu bir tartışmaya tutuşuyor.

Derya Sinan: Defne, düş gücü oldukça zengin bir kahraman. İlgili, meraklı. Bunlar onu hayatta ne yapmak istediği sorusunun yanıtına götürüyor. Montreal'da yaz tatilinin kazanımlarından biri onun için bu oluyor. Bu süreçten söz edebilir miyiz? 

Sevda Yüksel: Toprakları ellerinden alınan yerli halklar üzerine çok söz söylendi. Özellikle Amerika'da Kızılderililerin hikayeleri hepimizin içini acıttı. Ancak Kanada'da Eskimo diye adlandırılan (Çiğ et yiyen anlamına gelen bu sözcüğü, içerdiği aşağılamadan ötürü kullanmaktan sakınırım.) yerli halk da benzer durumlar yaşadı. Defne, Montreal'i gezerken karşısına çıkan yerli halkın izleri ona bilmediği bir gerçeği sundu. Yerleşimci olarak adlandırılan kişiler Montreal'de kendilerine yeni bir yaşam kurarken topraklarını ellerinden aldıkları halka karşı duyarsız, yer yer acımasızdılar. Defne'nin tarihe ilgisi böyle uyanıyor, öğrendikleriyle hayata bakışı da değişmeye başlıyor.

Derya Sinan: Kitabın kapağında sevimli bir de kedimiz var: Kaju. Kaju, Montreal'de Candan'ı ve Defne'yi konuk eden Burcu'nun kedisi. Kaju'yla kurduğu dostluğun Defne’nin yüreğini ısıttığının altını çiziyorsunuz. Sizin de yüreğinizi ısıtan bir kediniz var mı? 

Sevda Yüksel: Benim kedim yok. İçinde bulunduğum koşullarda bir canlının sorumluluğunu üstlenebilecek, ona uygun bir yaşam alanı sunabilecek durumda değilim. Kitapta yer yer maceralarına yer verdiğim Kaju, kızımın ve arkadaşının birlikte büyüttüğü bir kedi. Ben hayvanlara elini bile süremeyen bir insanken Kaju'yu ve birlikte büyüdüğü Topik'i tanıdıktan sonra kedi aşığı oldum. İkisi de dünya tatlısı. Hayvan dostlarımıza (onları katletmeye hazır/katleden insanlar varken) özellikle sahip çıkmalıyız. Bir hayvana yüreğinizin kapılarını açmamışsanız hayatınızda bir şeyler eksik demektir. Okurların da Kaju'yu seveceğinden eminim. Geçenlerde bir okur, kedisine Kaju adını verdiğini söyledi. Değil mi, Kajular çoğalsın.

Derya Sinan: Kitapla tanışan okurlar, genellikle onun arkasındaki büyük emeği görmezden gelir, bilmezler. Size bunu sormak isterim. Montreal'de Yaz Tatili, nasıl çıktı ortaya? 

Sevda Yüksel: Son on yılda aralıklı olarak üç yıla yakın Montreal'de yaşadım. Montreal'i boynumda fotoğraf makinesiyle adım adım gezdim. Yüzlerce fotoğraf çektim. Kentin dört mevsimine tanık oldum. Hayatımın en güzel dönemlerini orada yaşadım. Kitabımda bu üç yılın izlenimlerinden / yaşanmışlıklarından seçilmiş sayfalar var. Kitabı çok keyif alarak bir yılda kaleme aldım. Ben çocuklar ve gençler için yazmayı sanırım en çok bu nedenle seviyorum. Kurguladığım o dünyanın için de ben de öğreniyor, eğleniyor, keyifli zamanlar geçiriyorum. Yazınsal yeterliğine, Türkçeye hakimiyetine güvendiğim arkadaşlara okuttum, onların görüşlerini aldım. Üzerinde yeniden yeniden çalıştım. Basım aşaması yazmaktan daha zorlu oldu. Ama sonuçta içime sinen, üstüne imzamı atmaktan mutluluk duyduğum bir kitap çıktı ortaya. Umarım okurlar için de dünyalarını varsıllaştıran, onları sorular sormaya yönelten, yaşama sevinçlerine sevinç katan bir kitap olur. 

Derya Sinan: O zaman "Haydi çocuklar/gençler Montreal'de Yaz Tatili'ne!" diyerek söyleşimizi bitirelim. Zaman ayırıp sorularımı yanıtladığınız için teşekkür ediyorum.

Söyleşi: Derya Sinan
Konuk Yazar: Sevda Yüksel

Sevda Yüksel Kimdir?

Sevda Müjgan Yüksel,
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümünü bitirmiştir.

Yüksek lisansını Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yeni Türk Edebiyatı Bölümünde tamamlamıştır. 22 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra emekliye ayrılan Sevda Müjgan Yüksel'in ilk kitabı, Çankaya Belediyesi ve Damar Dergisi'nin birlikte düzenledikleri bir yarışmada ödüllendirildikten sonra 1996 yılında yayımlanmıştır.

Çocuklar için kaleme aldığı ilk kitap 2007'de okurlarla buluştu. O gün bugündür çocuklar ve gençler için yazmayı sürdürüyor.

Peki siz Sevda Yüksel'in Montreal'de Yaz Tatili kitabı hakkında neler düşünüyorsunuz? Konuk yazarımız Derya Sinan'ın Sevda Yüksel ile söyleşisini nasıl buldunuz? Yorumlarda buluşalım!

10 Aralık 2024 Salı

Siluet | Özge Karail (Petrichor)

Aralık 10, 2024 7
Gerilim, korku ve fantastik türlerini bir arada bulunduğu, cadıların, orman perilerinin size eşlik edeceği bir kitap okumak istiyorsanız Özge Karail'in ilk kitabı Siluet'i kesinlikle göz atmalısınız. Biliyorsunuz ki edebiyat dünyasına ilk adımlarını atan yeni kalemleri sayfamızda siz okurlarımıza tanıtmayı çok seviyoruz. Özge Hanım'ın ilk kitabı Siluet'i de siz okurlarımıza tanıtmaktan mutluluk duyuyoruz.

Detaylara geçmeden önce aramızda Özge Karail'in (Petrichor) Siluet romanını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız.

Siluet Romanının Konusu

Siluet, Özge Karail'in kaleminden çıkan ve Petrichor imzasıyla yayımlanan etkileyici bir roman. Siluet, okuru derin bir duygu seliyle sürüklerken aynı zamanda düşündürücü temalarıyla da zihinlerde iz bırakıyor.

Yazar Özge Karail, Siluet romanında biz okurlara şunu sorgulatıyor:

Bir hayatın değişimi ne kadar kolay olabilir? Değişen sadece hayatın değilse?

Siluet romanın konusu şu şekilde: Kitabın ana karakterlerinden Jessica'nın kendi benliğinde kaybolmasının verdiği rahatsızlık duygusu ve alışamamasının korkusuyla yaşamaktadır. Ailesinden uzakta üniversite okuyup mezun olduktan sonra her şey yolunda giderken sevgilisi Martin'in bir anda ortadan kaybolması ve yaşadığı baş ağrılarından dolayı gördüğü halüsinasyonlar gitgide Jessica'yı korkutmaktadır. Jessica bir gün babasından annesinin iyi olmadığını ve gelmesi gerektiğine dair mesaj almasıyla da hikayemiz geri dönüşü olmayan bir başlangıca ilk adımını atar.

Peki Jessica'yı neler beklemektedir, sevgilisi Martin nasıl bir anda kaybolmuştur, bu kaybolmanın arkasındaki sebepler nelerdir, Jessica'nın gördüğü halüsinasyonların anlamları var mı gibi pek çok sorunun cevabı Siluet romanında gizli.

Yazarın bu romanı için kullandığı Petrichor imzası, (petrichor toprağın yağmurla buluştuğunda yayılan koku anlamına gelir) Siluet'in anahtarı gibi. Romanda karakterlerin geçmişleri, anıların topraklarına sıkışmış kokular gibi onları takip ediyor. Bir yandan da yeniden doğuş ve arınma temalarını barındırıyor. Bu koku, romandaki karakterler için taze başlangıçları ve yenilenmeyi hissetmesine olanak sağlıyor.

Kitap, adını verdiği "siluet" metaforu yalnızca fiziksel bir şekil olarak değil aynı zamanda kimlik, geçmiş ve gelecekle örülü bir gizem olarak ele alıyor. Karakterlerin hayatlarındaki kaybolan ya da silinen parçalar, okuyucuya geçmişin etkilerinin ne kadar kalıcı olabileceğini gösteriyor. Siluet, bir yandan karanlık ve belirsizliği, diğer yandan gizemli ve derinleşen bir farkındalık arayışını da simgeliyor.

"Korkuyu içinde hapsettiğin sürece kurtuluşa eremezsin."

Özge Karail'in Siluet romanı, derin bir duygusal yolculuğa davet eden, hayatın inceliklerini ve insan ruhunun karanlık yönlerini keşfe çıkan bir roman. Yazar bu eserinde insanın içsel dünyasındaki çatışmaları, hayal kırıklıkları ve umut kırıntıları arasındaki ince çizgiyi ustalıkla işlerken, aynı zamanda varoluşun anlamını sorgulayan bir dil kullanıyor.

Kitaba dair "spoiler içermeyen" yorumumuz ise şöyle:

Öncelikle Yazar Özge Karail'e bu güzel romanı biz okurlarla paylaştığı için teşekkür ederiz. Romanı okurken bambaşka bir evrene yolculuk edeceğimi açıkçası hiç düşünmüyordum. Bu noktada kitap beni ters köşe yaptı. Kitaptaki her bir bölüm sonu heyecanla bitiyor ve bir sonraki bölümü okumak için adeta can atıyorsunuz. Konunun işleyişi, karakterleri, ortamın kasvetli oluşu okurken sizi etkiliyor. Jessica, Charlie, Jim ve Linda karakterlerini çok beğendim. Aramızda bu romanı okuyacaklar olacağı için detaylı bilgiler maalesef veremiyoruz.

Kitabın bana kalırsa tek eksik yönü yayınevinden kaynaklı yazım ve noktalama yanlışlarıydı. Ancak maalesef bazı yayınevleri buna dikkat etmiyor. Açıkçası kitapta çok büyük bir eksik görmedim. Konunun işleyişi belki biraz daha yavaş ilerleyebilirdi, tek bunu söyleyebilirim. Onun dışında yazarın ilk kitabı olduğunun göz ardı edilmeden kitap yorumunun yapılmasından yanayım.

Kitabın sonu öyle bir bitti ki Siluet'in ikinci kitabını merakla bekliyorum. Yazara buradan da baskı yapalım. En kısa zamanda ikinci kitabı da okumak dileğiyle. Ayrıca Özge Hanım'a tekrardan kitabı imzaladığı için çok teşekkür ederiz. Bizim için bu roman unutulmaz bir yolculuktu.

Dipnot1: Gelecekteki diğer baskılardan önce kitabın hem imzası hem de ilk baskısı bende olacağı için çok mutluyum. :)

Dipnot2: Çok yakında Konumuz Kitap'ın Instagram hesabından Özge Karail'in Siluet romanını 3 kişiye çekilişle hediye edeceğiz. Bu güzel çekilişi kaçırmamak için sayfamızı takip etmeyi unutmayın!

Gerilim, korku ve fantastik türünden kitaplar okumayı seviyorsanız Özge Karail'in Siluet romanına bir şans vermenizi öneririz. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.

Peki siz Siluet romanı hakkında neler düşünüyorsunuz? Cadılar ve perilerin olduğu evrenleri okumayı seviyor musunuz? Yorumlarda buluşalım!

Var olan güçlerini keşfederek tüm kötülüklerle baş edebilmek zor olsa gerek. Kötülüğün tam ortasında olduğunu bilmeden...


Gerçeklerle yüzleşmediğin sürece hayatın kaçıştan ibaret olur.


Gittiğin yerde seni mutluluk beklemiyorsa, gittiğin yer eziyete dönüşür.


Hayatta karşına ne çıkacağını bilmeden yaşamak, bulmacaya benzer. Karşına çıkana ne kadar direnirsen bulmaca o kadar karışır.


Savaşırken gardını düşürme! Gardını düşürürsen benliğini de değiştirirsin.


Gerçekleri görmek için aynaya bakmak yeterli değil. Aynada gördüğüne bakmalısın.


Karanlıktan korkuyorsan belki de karanlık sensin...


Gözlerinin gördüğüne inanmıyorsan, kalbinin gördüğüne odaklan.


Geçmişte kim olduğunu bilmek istiyorsan, şu an kim olduğuna bak. Kim olacağını bilmek istiyorsan, ne yaptığına bak. (Buddha)


Kendini kaybettiğini düşündüğün an gerçek seni bulursun.


Baktığın her şey gerçek olmayabilir. Bakarken görmelisin.


Umudunu yitirdiğin an düştüğünü sanma, belki sadece kısa bir mola vermişsindir.


Korkuyla yaşamaktansa onunla yüzleş!


Var olmanın benliği değiştirdiğini kabullenmek yetersiz kalır.


Beklemek, bir şeyler olacağına inancın varsa değer.


Geçmişin acısı geleceğine gölge düşürmemeli!


Korktuğun her ne ise aşmazsan zamanla ona dönüşürsün.


İnsan konuştukları kadar sustuklarından da sorumludur.


İçindeki gücü keşfet. Yoksa kendini başkalarına mecbur sanırsın.


Karşına çıkan her şey korkunç değildir. Sen karşı çıkmaya kararlıysan...


Karanlığın içinde gidiyorsan kendini iç ışığınla aydınlat.


Her şeyini kaybettiğini sandığın ana iyi odaklan, kaybettiğin her şeyin değilse?


Sebep olduğun sonuçları görmezden gelirsen, bir gün sen de görmezden gelinirsin.


Kendine güven, içindeki gücün sebep olduklarını bilmek rüya gibi gelecek.


Uçurumları sevenin kanatları olmalı. (Friedrich Nietzsche)



9 Aralık 2024 Pazartesi

2024 Goodreads Okur Ödülleri Açıklandı!

Aralık 09, 2024 13

Dünyanın dört bir yanından okurların merakla beklediği 2024 Goodreads Okur Ödülleri'nin kazananları açıklandı! Okuyucuların 2024'teki favori kitapları 16. yıllık Goodreads Choice Ödülleri'yle taçlandırıldı.

Goodreads Okur Ödülleri, dünyanın en büyük çevrimiçi kitap topluluğu Goodreads'in her yıl düzenlediği, tamamen okuyucuların oylarıyla belirlenen bir ödül törenidir. Bu ödüller, yılın en iyi kitaplarını belirlemek için milyonlarca okuyucunun katıldığı büyük bir etkinliktir. Bu yıl da diğer yıllar olduğu gibi kazananlar okurlar tarafından merakla beklendi.

2024 Goodreads Okur Ödülleri'nde toplam 6.261.936 oy kullanılarak 2023 Goodreads Okur Ödülleri'nin rekoru kırıldı. Geçen yılda kullanılan oy sayısı 5.879.213 kişiydi. Bu yıl en çok dikkat çeken yazar Emily Henry oldu.

2024 Goodreads Okur Ödülleri Kazananları

Kurgu, tarihi kurgu, gizem ve gerilim, romantizm, fantezi, bilimkurgu, korku, ilk roman, sesli kitap, genç yetişkin fantezisi, genç yetişkin kurgu, kurgu dışı, anı, tarihçe ve biyografi kategorilerinden 2024 yılının en iyi kitapları Gooodreads platformu üzerinden oylamaya sunuldu.

Kazananların arasında korku türünün bilinen ismi Stephen King'den romantizm türünde büyük bir hit yakalayan Emily Henry dikkat çekti. Okurların seçimiyle bu kitaplar, 2024'ün en iyileri olarak öne çıkıyor.



En İyi Kurgu

The Wedding People - Alison Espach

En İyi Tarihsel Kurgu

 The Women - Kristin Hannah

En İyi Gizem ve Gerilim

The God of The Woods - Liz Moore

En İyi Romantizm

Funny Story - Emily Henry

En İyi Romantizm Fantazi (Romantasy) Kurgusu

House of Flame ve Shadow - Sarah J. Maas

En İyi Fantastik Kurgu

Somewhere Beyond the Sea - T.J. Klune

En İyi Bilim Kurgu

You Like It Darker - Stephen King

En İyi İlk Roman

How to End a Love Story - Yulin Kuang

En İyi Sesli Kitap

Funny Story - Emily Henry

En İyi Genç Yetişkin Fantastik Kurgu

Ruthless Vows - Rebecca Ross

En İyi Genç Yetişkin Kurgu

Heartstopper: Volume Five - Alice Oseman

En İyi Kurgu Dışı

The Anxious Generation: How the Great Rewiring of Childhood Caused an Epidemic of Mental Illness - Jonathan Haidt

En İyi Anı

The Third Gilmore Girl: A Memoir - Kelly Bishop

En İyi Tarih ve Biyografi Kitabı

The Bookshop: A History of the American Bookstore – Evan Friss

Peki 2024 Goodreads Okur Ödülleri kazananları hakkında neler düşünüyorsunuz? Kazananlar listesinde olmasını istediğiniz farklı bir yazar mıydı? Yorumlarda buluşalım!

7 Aralık 2024 Cumartesi

Çocuk Geliyor | Han Kang

Aralık 07, 2024 2
Tarihsel kurgu okumayı seviyorsanız 2024 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Güney Koreli Yazar Han Kang'ın Çocuk Geliyor romanını kesinlikle okumalısınız!

Çocuk Geliyor, Güney Kore tarihindeki en kanlı olaylardan biri olan Gwangju Ayaklanması'nı merkezine alıyor. Yazar, bu travmatik olayı bireysel hikayelerle harmanlayarak hem tarihi bir gerçeği gün yüzüne çıkarıyor hem de evrensel bir insanlık dramını anlatıyor.

Detaylara geçmeden önce Han Kang'ın Çocuk Geliyor romanını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız!

Çocuk Geliyor Romanının Konusu

Roman, 1980 yılında Güney Kore'de yaşanan askeri darbe ve ardından gelen Gwangju Ayaklanması'nın izlerini taşıyor. Yazar, bu olayların bireyler üzerindeki derin yarasını özellikle de çocukların gözünden anlatıyor. Hatta sadece çocukların gözünden değil o gün  olayda olanların bakış açısıyla hikayeyi daha da derinleştiriyor. Her birinin farklı bakış açısıyla o günde neler yaşandığına hatta ileri yıllarda bu olayın nasıl bir etkisi olduğuna şahit oluyorsunuz. Hikaye, olayların yaşandığı dönemde çocuk olan ve bu travmayı içine atan insanların yetişkinlik yıllarına uzanıyor.

Han Kang, ölülerle, geride bıraktıkları yaşayan ölüler arasındaki ince çizgiden yazıyor. Alacakaranlık kuşağına korkusuzca dalıyor, adalet ve demokrasi tarihinin kanlı bir sayfasını, günümüzdeki yansımalarının ışığında evrensel bir hikayeye dönüştürüyor.

Roman hafıza, travma ve iyileşme gibi evrensel temaları işliyor. Karakterler, yaşadıkları travmayı unutmaya çalışırken aynı zamanda bu olayın kendilerini nasıl şekillendirdiğini anlamaya çalışıyorlar. Han Kang, bu süreçte bireylerin yaşadığı iç çatışmaları ve duygusal karmaşayı ustalıkla yansıtıyor.

Unutulmaya Mahkum Edilmiş Bir Tarih: 18 Mayıs 1980

Han Kang, Çocuk Geliyor ile unutulmaya yüz tutmuş bir tarihi yeniden gündeme getiriyor. Gwangju Ayaklanması, Güney Kore'nin karanlık geçmişindeki önemli bir dönüm noktası olmasına rağmen uzun yıllar boyunca görmezden gelinen bir olaydı. Yazar, bu romanıyla bu tarihi yaranın üzerine tuz serpiyor ve okuru derin bir düşünmeye davet ediyor.

Gwangju Ayaklanması nedir diyenler için:

Gwangju Ayaklanması veya Gwangju Demokrasi Hareketi, Güney Kore'nin Gwangju kentinde 18-27 Mayıs 1980 tarihleri arasında, o dönemki askeri diktatörlük rejimine karşı gerçekleşen büyük çaplı bir halk ayaklanmasıdır. Bu olay, Güney Kore modern tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir.

Gwangju Ayaklanması, Güney Kore'de demokratikleşme sürecinin hızlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu olay, halkın demokratik haklar için verdiği mücadelenin sembolü haline gelmiştir. Ancak olayda yaşanan şiddet ve kayıplar, Güney Kore halkının hem hafızasında hem de tarihinde derin izler bırakmıştır.

Tarihi Bir Kurgu: Çocuk Geliyor!

Han Kang'ın Çocuk Geliyor romanı, Gwangju Ayaklanması'nın bireyler üzerindeki etkilerini ve travmayı oldukça etkileyici bir şekilde ele alır. Roman, bu tarihi olayın sadece siyasi bir boyutunu değil, aynı zamanda insanın iç dünyasında yarattığı derin izleri de gözler önüne sermektedir.

Dipnot: Romanı okurken kimi yerde kızgın kimi yerde de o tanıklık hissini yaşayacaksınız. Yıllar geçse dahi halen aynı olan o süreçleri fark ettikçe değişimin halen gerçekleşmediğine şahit olacaksınız. Bu şahitlik sürecini daha geçen hafta Kore'de yaşanan ordunun hükümete el koyması ve Kore halkının meclise girmesini engellemesi adeta bana Çocuk Geliyor romanındaki olaylarla çok tanıdıktı. Halkın demokrasi için sokağa çıkması, özellikle de Çocuk Geliyor romanındaki gibi gençlerin isyan etmesi bire birdi. Yazar, açıkçası yaşadığı ülkenin bir panoramasını adeta biz okurlara sunmuş. Romanda ne geçiyorsa geçen günlerde yaşanan o krizle bire bir. İşte edebiyatın gücü bu olsa gerek. Bir nevi geleceği görme ya da daha doğru bir ifadeyle yaşanacakları gerçekçi bir bakış açısıyla dile getirmek, hatalardan ders almamak... Ayrıca yazarın kitaptaki son sözünde babasının bir öğretmen olduğu ve öğretmenlik yıllarında maalesef bu ayaklanma sırasında askerler tarafından öldürüldüğünü küçük yaşta öğreniyor. Yazar, bu unutamadığı anını yazarın ailesini bularak ona ithafen bu kitabı yazıyor. Gerçekten çok etkileyici ve maalesef üzücü...

Tarihi kurgular okumayı seviyorsanız Han Kang'ın Çocuk Geliyor romanını kesinlikle okumalısınız. Han Kang'tan okuduğumuz Vejetaryen, Beyaz Kitap ve Çocuk Geliyor kitapları arasından en beğendiğimiz ve bizi en çok etkileyen kitap Çocuk Geliyor oldu. Sizlere de öneririz!

Peki siz Han Kang'ın Çocuk Geliyor romanını okumuş muydunuz? Tarihi kurgular okumayı sever misiniz? Yorumlarda buluşalım!

Bir başka deyişle Goanğcu, izole edilmişliğin, zorla ayaklar altına alınmışlığın, zarar görmüşlüğün bir diğer adıydı.


Bu geceden çok uzaklarda kalan, o otobüste neşeyle şarkı söyleyen kadınların cıvıltıları kulaklarında yankılanıyor: "Diz çöküp yaşamaktansa dimdik durarak ölmeyi yeğleriz. Bizden önce ölenler için hep birlikte sessizce dua edelim. Aramızdan ayrılanlar için sonuna kadar savaşalım. Çünkü bizler yüce ve değerli varlıklarız."


Bir günde on beş saat çalışıp bir ayda iki gün dinlenirdin. Maaşın erkek çalışanların yarısıydı.


Artık ben size soruyorum. İnsanoğlu özünde acımasız bir varlık mıdır? Bizler sadece evrensel tecrübeleri mi yaşıyoruz? Sadece yüce bir varlık olduğumuz yanılgısıyla yaşıyoruz hepsi bu; her an bir hiç olan böcek, hayvan, irin, iltihap kümesine dönüşebilir miyiz acaba? Hakarete uğrayıp, mahvedilip öldürülmek, tarihte defalarca kez tekrarlanan bütün bunlar insanoğlunun kaçınılmaz kaderi mi acaba?


Bazı anıların açtığı yaralar kapanmaz.


Biz ateş bile edemeyen silahlı çocuklardık.


Siz bilir misiniz insanın kendisinin tamamen temiz ve iyi bir varlık olduğunu hissinin ne kadar güçlü olduğunu?


Askerlerin bizden kat kat güçlü olduklarını bilmiyor değildim. Ancak garip olan, onlarınkinden daha güçlü bir şey beni etkisi altına almıştı. VİCDAN, Kesinlikle vicdan.


Rüyalarımda saklanmayı becerebilsem. Yok, en azından anılarımda.


Ruh kendi bedeninin yanında ne kadar kalır acaba... Ruh bir kanat gibi çırpınır ve esintisi mum ışığını dalgalandırır mı acaba...


Askerlerin öldürdüğü insanlar için neden millî marş okunur ki? Neden tabutları Kore bayrağıyla sarılır ki? Sanki bu insanları öldüren devletin kendisi değilmiş gibi.



Tüm telif hakları Konumuz Kitap web sayfasına aittir. İzinsiz hiçbir şey kopyalanamaz, yayınlanamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.