Kısacık olmasına karşın sizi fazlasıyla etkileyen, sanki bir roman okumuşçasına tat veren o kitaplar var ya, Gül Mevsimidir işte öyle bir kitap.
Edebiyatımızın değerli yazarlarından birisi olan ve geçtiğimiz yıllarda aramızdan ayrılan Füruzan'ın uzun öyküsü Gül Mevsimidir, yazardan okuduğum ilk kitap oldu. Diğer kitaplarını okumak için de çok heyecanlıyım.
Detaylara geçmeden önce aramızda daha önce Füruzan'ın Gül Mevsimidir kitabını okuyanlar varsa kitaba dair görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağım. Öyleyse geçelim kitabımıza...
Gül Mevsimidir Kitabının Konusu
Kurtuluş Savaşı zamanında İzmir'de geçen zengin ve köklü bir ailenin kızı olan Mesaadet ile Rüştü Şahin'in kavuşamama öyküsü anlatılır.
Rüştü Şahin, Kurtuluş Savaşı'nda cephede şehit olur. Bu kayıp, Mesaadet'in tüm yaşamını belirler. Ailesinin isteğiyle başka bir evliliğe zorlanır, burjuva konforuna tutunur ama içten içe hep ilk aşkının ve gençlik umutlarının gölgesinde yaşar. Bu hikâyeyi de bize 70 yaşını aşan Mesaadet anlatır. İlerleyen yıllarda yaşlı, kalabalık ailesine karşın kendini yalnız hisseden ve hatıralara sığınmış bir kadın olarak geri dönen Mesaadet geçmişin unutulmaz izleri, sınıf farklılıklarının aşk ve yaşam üzerindeki etkileri ile zamanın ve hafızanın yükünü gözler önüne seriyor.
Unutulmaz Bir İlk Aşkın Öyküsü - Füruzan ile Erdal Öz'ün Sohbetine Dair
Sanki size gençlik yıllarını, ilk aşkını anlatan Mesaadet ile sohbet ediyormuş; onun dertlerini dinliyormuş tarzında yazılan akışla birlikte siz de hikayenin bir parçası oluyorsunuz. Mesaadet'in anne ve babasını, ilk aşkı Rüştü Şahin ile nasıl tanışmalarını, yaşadıkları konağı o kadar detaylı ve güzel betimlemelerle anlatıyor ki...
Kitapta en çok Mesaadet'in anne ve babasına sinirlendim. Özellikle de annesine. Rüştü Şahin'in cephede ölmesiyle Mesaadet yoğun bir duygu karmaşasına sürükleniyor. Konağın çatı katındaki bir odaya sığınıyor ve saatlerce vakit geçiriyor. Hayattaki bütün enerjisini kaybederken, hep gizli köşelerde ağlarken annesi görse bile niçin ağladığını hiçbir zaman sormuyor. Nedenini bilmesine rağmen... O duygu karmaşası, kaybın verdiği acıyı maalesef yaşamıyor Mesaadet. Hep içinde birikiyor bütün bu acılar.
Dil açısından okurken sizi biraz zorlayabilir. Çünkü Füruzan'ın betimlemeleri gerçekten çok güçlü. Kısacak olmasına rağmen yoğun bir öykü.
Aslında bu kitabın tek başına ortaya çıkmasında Erdal Öz'ün büyük bir emeği varmış. Kitabın son bölümünde -Yapı Kredi Yayınlarının baskısında yer alıyor- Erdal Öz ve Füruzan 1985 yılının Mayıs ayında bir edebiyat sohbeti gerçekleştiriyorlar. Bu sohbetin ana konusu da tabii ki Kuşatma adlı öykü kitabında bulunan ve kitabın son öyküsü olan Gül Mevsimidir.
Erdal Öz sohbette yazılanlara göre öyküyü olağanüstü buluyor ve bu öyküyü Kuşatma'dan ayrı bir kitap olarak basılmasını Füruzan'a iletiyor. Füruzan ise o zamanlarda son öyküsü Gül Mevsimidir'in büyük bir beğeniyle karşılaşmasına çok seviniyor ve Erdal Öz'ün önerisini kabul ediyor. Karşımıza da böyle güzel bir öykü çıkıyor.
Sohbette Erdal Öz'ün Gül Mevsimidir öyküsüne yaptığı yorumu çok beğendim: "Özetlemek güç ama yakın tarihimiz içinde geçen, unutulmaz bir ilk aşkın unutulmaz bir öyküsü." Gerçekten de öyle.
Sohbette şaşırdığım bir diğer nokta da Füruzan'ın 3 günden fazla kalmadığı İzmir'i, Dürrizadeler Konağı'nı böyle muhteşem ve ayrıntılı betimlemeleriyle anlatmasını çok beğendim. İzmir'de çok az yaşamasına rağmen -3, 4 gece konaklamış sadece- o ortamı, Mesaadet'in yaşadığı köşkü, konağın bahçeleri ustaca anlatmış.
Kısa ancak sizi derinden etkileyecek bir kitap arıyorsanız Füruzan'ın Gül Mevsimidir kitabını okumanızı öneririm. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Peki siz Füruzan'ın Gül Mevsimidir öyküsünü okumuş muydunuz? Okuduysanız öykü hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!
Evet, acılara yüklenmek kimsenin acısına katılmamakla elde edilen erdemlerdendir.
Öylesine uzun yaşadım ki yaşamak bir oyunmuş gibi oldu şimdi.
Her şeyimin değiştiğini gönlüme yüklenen ölüm acısıyla anlayabilmiştim. Evet, ben ve gördüğüm, dokunduğum hiçbir şey aynı değildi.
Yılbaşına kadar İstanbul kefenlere bürünecek. Oysa İzmir bizim için bitmez gül mevsimidir, değil mi Rüştü Şahin'im benim?
Hala şaşarım düşündükçe, insanın yüreği nasıl olup da sevdadan nasıl çatlamaz diye.
Sormamıştı ağlama nedenimi. "Ağlıyorsun." demişti "Niçin ağlıyorsun?" dememişti.
Gitmeliyim Mesaadet, sevdiğim gitmeliyim. Babamın annemin ezilmişliğine yoksulluğuna, ikiyüzlülüklerine karşı koymak için seni savaşın sonunda elinden tutup götürmek için gitmeliyim. Sen çocuksun. Üstelik zengin kızısın. Bu daha da çok çocuk olmaktır. Anadolu baştan aşağıya savaşıyor. Bizim gibiler katılıp da dövüşmezse neyi hak edebilirler? Yepyeni, yoksulların arka kapılardan savrulmayacağı bir yurt kuracağız. Uğrunda savaşılmayan kazanılmaz.
Tam istedikleri gibi oldum. Ölçülü, her şeyini içinde saklayan.