Edebiyatımızdaki yeni yazarların kitaplarını okumayı onlara şans vermeyi çok seviyorum. Açıkçası yeni yazarların kitaplarını da hem burada hem de sosyal medyada tanıtmak, sizlerle buluşturmak harika bir duygu.
Bugün de geçtiğimiz aylarda hayatımdaki ilk çekilişi kazandığım Sümeyye Avcı'nın Yeis adlı kitabını tanıtacağım.
Detaylara geçmeden önce aramızda daha önce Sümeyye Avcı'nın Yeis kitabını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz Yorumlarınızı dört gözle bekliyoruz.
Yeis Romanının Konusu
Arya; hayatta ne istediğini bilen ama onu almak için cesareti olmayan bir kadın. Barlas da karanlık bir odaya hapsedilmiş, herkesin unuttuğu, anlaşılmak için doğru kişinin gelmesini bekleyen kendisiyle kavgalı bir tutsak.
Asistan terapist olan Arya'nın "Paranoid Kişilik Bozukluğu" teşhisi konulan Barlas ile seans sürecinde birbirlerinin tanıma süreçlerini, her iki karakterin de kanayan yaralarını Barlas ve Arya'nın bakış açılarından okuyoruz. Hem Barlas Hem de Arya'nın hayat hikayeleri acıklı ve eksik...
Terapi seanslarından oluşan bölümleri ardı ardına okudukça iki karakterin de ne kadar çok birbirine benzediğini anlıyoruz. Tıpkı farklı bedenlerde yaşayan, aynı öze sahip ruhlar gibi...
Yeis: Umutsuzluktan Doğan Karamsarlık
Kitabın adı olan "Yeis" in anlamı şu şekilde: Umutsuzluktan doğan karamsarlık, umutsuzluk, üzüntü. Bu kadar anlamlı bir kelimeden ortaya çıkan bu roman gerçekten de beni fazlasıyla etkiledi. Psikolojik kurgu türünde olan ve genellikle tek mekanda kurgulanan Yeis; kelime anlamını fazlasıyla okura hissettiriyor.
Kitaptaki mektuplar, Barlas'ın karmaşık iç dünyasını anlamak için çok güzel bir detaydı. Sadece çok hızlı bir kurgu girişi olduğu için ilk bölüm karmaşık gelebilir. Belki daha yavaş bir girişle o seans süreci başlayabilirdi. Ama onun dışında kurgu olsun, karakterler olsun başarılı bir şekilde yazılmış.
Kitaptan o kadar çok alıntı paylaştım ki... Hepsi 1000Kitap hesabımda var. Okumak isterseniz "buraya" tıklayabilirsiniz.
Yeis kitabı Yazar Sümeyye Avcı için çok önemli ve değerli bir kitapmış. Yazar Sümeyye Avcı'nın gelecek diğer romanlarını merakla bekliyorum açıkçası. Kalemi daim olsun, umarım onun kaleminden nice eserler hep birlikte okuruz.
Kısa ama etkileyici bir kitap arıyorsanız Sümeyye Avcı'nın Yeis romanını kesinlikle öneririm. Şimdiden keyifli okumalar.
Peki siz Sümeyye Avcı'nın Yeis romanını okumuş muydunuz? Okuduysanız roman hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!
Dalga dalga yayılacaksa şayet bir taşın denize batışı; lütfen bir denizkızının kanatlanıp göğe yükselişi de bir o kadar ses getirsin! Ve lütfen bu göğe çıkış, dibe batıştan daha önemli olsun.
"Mutsuzluğun çoğu, dünyaya şaşkınlık ve söylenmeden kalmış şeyler nedeniyle gelmiştir." (Fyodor Dostoyevsky)
Sınırlar aşılır, zincirler kırılır fakat tabuları yıkmak... Keşke daha kolay bir yolu olsaydı.
Ben yalnızca sendeki ışığı gördüğüm için buraya geliyorum. Tepemizdeki bu sarı ışık aydınlatmıyor benim küçük odamı, senin yüzündeki o saflık aydınlatıyor her yanı zira her şey bana zaten siyah görünüyor. Ve umuyorum ki beni bir gün yine yalnız sen anlayacaksın. Tutunduğum son gerçek bu.
İnsan öfkenin esiri oldu mu keskin bir bıçağa dönüşüyor.
Geçmiş ile gelecek arasında nereye gittiği belli olmayan uzun bir yol vardır. Biz adım attıkça yolun taşları bir bir dökülür. İşte bu yüzden sürekli geçmişe uzaktan bakarız. Onarılması mümkün olmayan yolu boş verip ilerlemeye devam etmezsek atılan adımların anlamı yitip gider. Eğer yolun yıkılışı boşa gitmesin istiyorsak olduğumuz yerde daha fazla kalamayız.
Bazen sessiz kalmak "Seni anlıyorum," demenin en güzel yoludur.
Seninle nefes almayı öğrenirken nasıl oluyor da nefes almayı unutuyorum bilmiyorum.
Oysa hayat, geçmiş ile gelecek arasındaki köprüdür.
Söylenmemiş sözler havada asılı kaldı.
Ben bu oyunun kolayca harcanacak olan piyonuysam, sen de feda edinen veziri olacaksın.
Sevgiye olan açlığımız bence bizim en büyük zaafımız. Unutma, kalp çıkar gözetmeksizin sever.
Kendi hayatının iplerini elinden sakın bırakma. Bu geminin kaptanı sensin, nereye gideceğine de sen karar verirsin.
Apartmanlarda açılan her kapının ardında bir başka trajedi bulmak mümkündü. Fakat biz bunları konuşmuyorduk çünkü bunlar artık hayatın rutiniydi.
Zincire bağlanmış olan bendim ama sen kendi zincirlerinin farkında değildin; onlar görünmez zincirlerdi.
Derenin akışına kapılıp boğulmaktan korktuğum için hiç karşıya geçemedim ben. Şimdi o dere yükseldi ve ben o derenin ortasında kaldım, bileniyorum. Geç kalmış bir istekle, karşıya varmanın hayalini kuruyorum.
Gerçek belki de sadece kendimize anlatmayı seçtiğimiz hikayedir. İnanmayı tercih ettiğimiz şeydir.