15 Temmuz 2021 Perşembe

Auschwitz Kütüphanecisi | Antonio González Iturbe

Kavurucu bir Temmuz ayından herkese merhaba! Bugün sizlere tarihin acımazlığa tanık olmuş Auschwitz'e yolculuk yapacağız. Kitabımıza geçmeden önce demem gereken şu; listemde olan bir kitap değildi. Tesadüfen gördüğüm ve konusuyla beraber gerçek bir yaşam öyküsünü anlatan kitabı okumak istedim. Çünkü bu hikayede geçen yer ile ilgili birçok dizi ve film izlemiştim. Farklı bir bakış açısından olaya tanık olmak için bu kitabı da okuyup sizlerle paylaşmak istedim. Kitap gerçekten çok güzeldi. Buradan herkesi bu özel kitabı okumaya davet ediyorum. Çünkü umutların yok olduğu korkunç bir yerde var gücüyle savaşan bir kızın direniş öyküsü. Okurken yer yer altını çizmek yer yer insanlığın nasıl bir son bulduğunu kendi gözlerinizle şahit olacaksınız.

Kitabımız Auschwitz'de Naziler tarafından esir alınan pek çok tutsağın tutulduğu kampta geçiyor. 2. Dünya Savaşı, Nazi zulmü, Yahudi soykırımı, insanın kanını donduran kamplardaki insanların yaşadığı o akıl almaz yürek dayanmaz zulüm, açlık, sefalet, gaz odaları, infazlar... Kısacası; insanlığın öldüğü bir yer "Auscwitz". Cehennem bataklığında yeşeren bir umut olan Dita Kraus işte o yerde canı pahasına kitapları koruyan 14 yaşındaki bir Yahudi kız. 2. Dünya Savaşı ile ilgili az çok bilgisi olan herkes Aushcwitz adını muhakkak duymuştur. Savaşın en çok insanlık suçuna sahne olan, çığlıkların, küçük hayatların bir emirle ellerinden alınan o son düzlük...

14 yaşındaki Dita, Auschwitz'de Naziler tarafından esir alınan pek çok tutsaktan biridir. Anne babasıyla birlikte Prag'daki Terezin gettosundan alınan Dita, kampta rutin hayatın bir parçası haline gelen dehşet ve korkuya uyum sağlamaktadır. Çocuklar ve ailelerin bir arada kalmasına izin verilen 31. blokta mahkûmlar gizli bir okul kurmuştur fakat kitapların kesinlikle yasak olduğu kampta, attıkları her adıma dikkat etmeleri gerekir. Alman asıllı bir Yahudi olan blok sorumlusu Fredy Hirsch, bir gün Dita'ya mahkûmların muhafızlardan gizleyerek içeri soktukları kıymetli sekiz kitaptan bahseder ve ondan bu kitaplarla ilgilenmesini, onları korumasını ister. Daima sayfaların ve içinde barındırdıkları farklı hayatların büyüsüne kapılmış olan Dita bu teklifi hiç düşünmeden kabul eder ve Auschwitz'in kütüphanecisi olur. Korkularını sindirip cesur olan bu kızın hikayesi. H.G. Wells, Geometri kitabı, Rus kitabı Kiril Gizemi, Aslan Asker Şvayk, Sigmund Freud, Monte Kristo Kontu ve bir Coğrafya Atlası... Azıcık bir kitapla dünyayı şekillendiren bir kütüphaneci.

Şiddete, kötülüğe ve en önemlisi korkuya boyun eğmeyen, korkunç savaş ortamında tek silahı kitaplar olan insanların cesaretine, gücüne ve hiç kaybetmedikleri umuda dair bir direniş öyküsü.

Dediğim gibi okuduğum en iyi kitaptı. 408 sayfadan oluşuyor fakat bir oturuşta birçok bölümü bitirebiliyorsunuz. Kitabımız yaşanmış bir olaydan birebir yani 31. bloktaki kütüphanecimiz Dita'nın anlattıklarından yola çıkılarak oluşturulmuş. Onun da çok ilginç bir hikayesi var. Zaten yazarımız kitabın sön bölümünde Dita ile nasıl tanıştığını, röportaj yaptıktan sonra nasıl bir kitaba dönüştürüldüğünü bir bir anlatmış bizlere. Şimdi spoiler vermemek için o kısmı anlatmıyorum ama çok güzel bir tesadüf diyebilirim.

''Dita Craus;14 yaşında bir çocuk olması gerektiği yaşta çocukluğu  elinden alınan Prag'tan ölüm kampına ailesiyle birlikte sürgüne gönderilen milyonlarca Yahudi'den sadece biri. O cehennemde daha acil ihtiyaçlar varken 8 kitaplı bir kütüphanede kitapları kollayıp gözetmek görevini alıyor hem de canı pahasına. 6 yıl süren bu tutsaklıkta yaşadığı acılarla büyüyor. 9  yaşında girdiği bu insanlık dışı ölüm kampından 15 yaşında çıkıyor. Dita bu masum insanlardan sadece biri. Bizim okumaya, izlemeye tahammül edemediğimiz  bu vahşeti maalesef bu insanlar yaşadı. Hatta daha bile fazlasını hem de bir hiç uğruna...''

Kirkus Reviews'in de dediği gibi: ''Ölüm kamplarında yaşanan akıl almaz vahşeti inkar etmek mümkün değil ama yine de umut dolu bir öykü.'' Gerçekten de öyle. Bu konuda birçok kitap var ama benim için ilk oldu. Kitapta da geçen Anne Frank'in Günlüğü'nü de okumak istiyorum. Ama sizlere ilk önerim bu kitapla okumaya başlamanız.

Peki sizler bu eşsiz ve bir o kadar da yürek parçalayan Auschwitz Kütüphanecisi'ni okudunuz mu? Eğer okuduysanız neler hissettiniz? Yorumlarda buluşalım!

Dediğim gibi kaçırmamanız gereken bir kitap. Kendinize çok iyi bakın, kitapla kalın!

Gerçek dünyaya bakınca tek hissettiğimiz tiksinti ve öfke. Elimizde yalnızca hayal gücü kalıyor.


Gençlikte bir yıl demek neredeyse koca bir ömür demekti. 


O gece binlerce ses sonsuza dek sustu... 8 mart 1944 gecesi BIIb aile kampından 3792 tutsak gazla boğulduktan sonra Auschwitz-Birkenau'nun 3 numaralı krematoryumunda yakıldı.


O, ufkunu genişleten kitapları seviyordu, küçülten değil. 


Bir kitaba başlamak, seni seyahate götürecek olan trene binmek gibiydi. 


Aslında Dönüşüm'ün yazarı, olacakları herkesten önce tahmin etmişti: İnsanların bir gece içinde canavar yaratıklara dönüşebileceğini görmüştü. 


Edebiyatın yaptığı şey, gece yarısı bir dağ başında yakılan kibritle eşdeğerdir. Bir kibrit çok az ışık verir ancak çevrenin ne kadar karanlık olduğunu görmemizi sağlar. 


Çocuk mu? Hiç de değil, hanımefendi! Çocuk olmak için önce çocukluğunun olması lazım. 


Babam haklıydı. O kitap beni bir çift ayakkabının götüremeyeceği kadar uzaklara götürdü. 


H. G. Wells, komşusunun Sigmund Freud olduğunu bilseydi sana kızardı. 



9 yorum:

  1. oooooo okunur buuu pikuuuu :)

    YanıtlaSil
  2. Güzel yorumun için ben teşekkür ederim. Kesinlikle tavsiye ederim. 😅

    YanıtlaSil
  3. okunacaklar arasında bekliyor öne çeksem iyi olur..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun için çok teşekkür ederim. Kesinlikle...

      Sil
  4. Geçen instagram paylaşımında da görmüştüm ve etkilenmiştim. Kitabı çok ama çok merak ettim ve mutlaka alıp okuyacağım. Çok güzel anlatmışsın, okumak için sabırsızlanıyorum. Alıntılar çok güzel:)))Emeğine sağlık:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumun için çok teşekkür ederim. Kesinlikle okumanı çok isterim.

      Sil
  5. çok merak ettim kitabı. güzele benziyor. nazi kampları çok korkunç onla ilgili bilgi edinmeyi istiyorum ben de okuyup izlerim böyle kurguları.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun için çok teşekkür ederim. Bana kalırsa Nazi dönemi en iyi anlatan kitap diyebilirim.

      Sil

Tüm telif hakları Konumuz Kitap web sayfasına aittir. İzinsiz hiçbir şey kopyalanamaz, yayınlanamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.