25 Temmuz 2024 Perşembe

Kadınlar Ülkesi | Charlotte Perkins Gilman

Temmuz 25, 2024 0
Charlotte Perkins Gilman'ın 1915 yılında yayımlanan Kadınlar Ülkesi (Herland) romanı, erken 20. yüzyılın feminist ütopya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Bu eser, kadınların yönettiği ve erkeklerin olmadığı bir toplumun nasıl olabileceğini keşfederken, toplumsal cinsiyet rollerini ve patriarkal yapıları sorgular.

Bugün siz okurlarımızla beraber bu ütopyaya yolculuğa çıkacağız.

Kitabımıza geçmeden önce aramızda daha önce Kadınlar Ülkesi'ni okuyanlar varsa kitaba dair görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı merakla bekliyor olacağız.

Kadınlar Ülkesi Romanının Konusu

Kadınlar Ülkesi, üç Amerikalı maceraperest erkeğin – Vandyck Jennings, Terry Nicholson ve Jeff Margrave – sadece kadınların yaşadığı izole bir ülkeyi keşfetmesini konu alır. Bu üç erkek, böyle gelişmiş bir ülkenin var olmasında kadınların söz sahibi olamayacağını düşünürler ancak bu ülke, erkeğin olmadığı bir dünyada kadınların nasıl bir toplum kurabileceğini anlatır.

Erkekler, bu gizemli ülkeye ulaştıklarında kadınların barışçıl, üretken ve müreffeh bir toplum inşa ettiklerini görürler. Roman kadınların eğitim, işgücü ve sosyal yapılar üzerindeki etkilerini ve erkeklerin olmaması durumunda nasıl bir dünya yaratılabileceğini keşfeder.

Kadınlar Ülkesi, yazıldığı dönemin toplumsal normlarına meydan okuyan bir eser olarak günümüzde de önemini korumaktadır. Roman, feminist ütopyaların ve kadın hakları hareketlerinin ilham kaynağı olmuştur. Bugünün okuyucuları için toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde hâlâ ne kadar yol kat edilmesi gerektiğini hatırlatan bir eser olarak değerlidir.

Dipnot: Romanı okurken özellikle de Terry karakterine çok gıcık olacaksınız. Açıkçası üç karakterin de bakış açısını okurken biraz sinirlenebilirsiniz ki bu bakış açıları maalesef günümüzde bile var.

Kadınlar Ülkesi'nin Özellikleri

Gilman, Kadınlar Ülkesi'ni yaratırken birçok önemli temayı işler:
  1. Eğitim ve Bilim: Kadınlar Ülkesi'nde eğitim, yaşam boyu süren bir süreç olarak görülür ve tüm vatandaşlar için eşit derecede önemlidir. Bilim ve teknoloji, toplumun refahını artırmak için kullanılır.
  2. Annelik ve Kollektif Çocuk Yetiştirme: Kadınlar Ülkesi'nde annelik kutsal bir rol olarak kabul edilir ancak çocuklar bireysel değil kolektif olarak yetiştirilir. Bu, toplumsal uyumu ve dayanışmayı artırır.
  3. Ekonomi ve Çevre: Ekonomik sistem, sürdürülebilirlik ve çevresel sorumluluk üzerine kuruludur. Kadınlar, doğal kaynakları dikkatle yönetir ve israfı önler.
  4. Barış ve Adalet: Toplum, barışçıl yöntemlerle yönetilir ve adalet, karşılıklı saygı ve anlayışa dayanır. Kadınlar arasındaki anlaşmazlıklar, şiddet yerine diyalog yoluyla çözülür.
  5. Nüfus Düzenlenmesi: Ayrıca kitapta en çok üzerinde durulan bir diğer konu da nüfusun denge içinde arttırılması. Kadınlar Ülkesi, düzensiz nüfus artışına ve buna bağlı olarak kaynakların tüketimine dair tespitleri sonucunda nüfusu dengelemeye çalışıyorlar.

Ütopya ve Feminist Eleştiri

Gilman'ın romanı, bir yandan ütopik bir dünya tasviri sunarken diğer yandan mevcut toplumsal düzeni eleştirir. Kadınlar Ülkesi'nde kadınlar; eşitlik, dayanışma ve sürdürülebilirlik temelinde bir toplum oluşturmuşlardır. Bu toplumda savaş, açlık, yoksulluk ve cinsiyet ayrımcılığı gibi sorunlar yoktur. Gilman; bu ütopya aracılığıyla kadınların potansiyelini ve yeteneklerini vurgularken, patriarkal toplumun sınırlamalarını da gözler önüne serer.

Kadınlar Ülkesi, yayımlandığı dönemde büyük yankı uyandırmış ve feminist hareketin önemli bir parçası olmuştur. Gilman'ın cesur ve vizyoner yaklaşımı, kadınların toplumsal rollerini yeniden düşünmeye ve cinsiyet eşitliği konusunda daha radikal adımlar atmaya teşvik etmiştir. Roman, sadece bir edebi eser olarak değil, aynı zamanda sosyal bir manifesto olarak da kabul edilir.

Charlotte Perkins Gilman'ın Kadınlar Ülkesi, feminist edebiyatın klasiklerinden biridir. Gilman'ın ütopik vizyonu, günümüzde de toplumsal cinsiyet eşitliği ve feminizm üzerine düşünmeye devam etmemiz gerektiğini hatırlatır. Roman, hem edebi değeri hem de toplumsal eleştirileriyle okunmaya ve tartışılmaya devam ediyor.

Kadınlar Ülkesi, feminizmin ve ütopya edebiyatının kesişim noktasında yer alan önemli bir eserdir. Bu değerli eseri siz okurlarımıza kesinlikle öneririz.

Peki siz Kadınlar Ülkesi'ni okumuş muydunuz? Okuduysanız roman hakkında neler düşünüyorsunuz? Böyle bir ütopyada yaşamak ister miydiniz? Yorumlarda buluşalım!

... bunlar "yükselerek", çok yükseğe çıkarak sevilecek kadınlardı, aşağı inilerek değil. Onlar evcil hayvan değildi. Hizmetçi değildi. Utangaç, deneyimsiz, zayıf değildi.


Kadınları artık sadece dişi olarak değil insan olarak görmeye iyice alışmıştık; onlar her türlü işi yaşan çeşit çeşit insandı gözümüzde.


Okul yoktu ama eğitim her yerdeydi...


Çocuklar en asil şekilde doğabilsin ve en zengin, en özgür büyümeyi sağlamak üzere ayarlanmış bir çevrede yetişebilsinler diye bütün devleti bilinçli şekilde yeniden düzenlemiş ve ilerletmişlerdi.


... hayatın çevre üzerindeki baskısının insan zihninde cinsiyet farkı gözetmeksizin yaratıcı tepkileri geliştirdiğini ve dahası tamamen bilinçli bir anneliğin, çocuğun iyiliği için sınırsız planlar yapıp çalıştığını gördük.


Biz onlara "kadın" ve dolayısıyla "ürkek" diye bakıyorduk ama iki bin yıldır hiçbir şeyden korkmamışlardı ve bu hissi üstlerinden atalı da muhtemelen bin yıldan fazla olmuştu.



22 Temmuz 2024 Pazartesi

Chiara Lorenzi'den Sıcacık Bir Hikaye: Elma Çekirdeği

Temmuz 22, 2024 1

Chiara Lorenzi'nin yeni romanı Elma Çekirdeği, okuyuculara derin bir duygusal yolculuk sunuyor. Roman, insan ilişkileri, kayıplar ve yeniden doğuş temalarını işleyerek okuyucularını düşündürmeye ve duygulandırmaya odaklanıyor.

Kendini elma çekirdeği gibi görünmez hisseden Tea'nin, sıra dışı teyzesi ile yaşamaya başlamasıyla bambaşka bir dünyaya adım atmasını anlatan Elma Çekirdeği, Chiara Lorenzi'nin kalemiyle okuyuculara ilham veriyor.

Genç Timaş Yayınlarından çıkan yeni roman Elma Çekirdeği, Lorenzi'nin akıcı bir dilliyle okuyucularına hem eğlenceli hem de düşündürücü bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Ayrıca Genç Timaş'ın web sayfasından kitabı edinmeden önce tadımlık bir okuma yapabilirsiniz.

Elma Çekirdeği Romanının Konusu

Herkes bir elmanın dışına bakar, peki ya içindeki çekirdeğe? Tea kendini elma çekirdeği gibi görünmez hisseden bir kız çocuğuydu. Ta ki teyzesiyle yaşamaya başlayana dek.

Sıradan hayatından çıkıp teyzesinin sıra dışı yaşamına uyum sağlayamayacağını düşünürken kendini bir anda bütün bu tuhaflığın içinde bulan Tea, bu yeni evine öyle bir uyum sağlar ki başka bir hayat düşünemez. Neşe terapileri, çay yapraklarından mesaj çıkarmaya çalışmak, hayvanları kurtarmak ve daha nicesi. Ancak teyzesi yemeklerin içine tuhaf malzemeler katabileceği için de her zaman dikkatli olmalıdır.

Görülmemiş karakterleri ve sıcacık hikâyesiyle Elma Çekirdeği, aile ve arkadaşlığın önemine dikkat çeken bir roman.

Aile ve Arkadaşlık

Genç Timaş tarafından yayımlanan Elma Çekirdeği, 10 yaş ve üzeri okurlar için ideal bir roman. Sıradan hayatından sıyrılıp teyzesinin sıra dışı yaşamına dahil olan Tea, neşe terapileri, çay yapraklarından mesajlar ve hayvan kurtarma gibi pek çok heyecan verici deneyime atılıyor.

Görülmemiş karakterler ve sürükleyici bir kurgu ile bezeli Elma Çekirdeği, aile ve arkadaşlığın önemini vurgularken, okurları gülümsetmeyi ve duygulandırmayı da başarıyor.

Bu sıcak yaz günlerinde keyifli bir hikaye okumak istiyorsanız veya çocuklarınızla birlikte keyifli vakit geçirmek ve onları hem eğlendirecek hem de düşündürecek bir kitap arıyorsanız, Elma Çekirdeği tam size göre.

Peki siz Elma Çekirdeği'nin konusu hakkında neler düşünüyorsunuz? İçinizi ısıtacak hikayeler okumayı sever misiniz? Yorumlarda buluşalım!

16 Temmuz 2024 Salı

İclal Aydın'ın Yeni Romanı Salkım Sokak No:3 Çıktı!

Temmuz 16, 2024 2

İclal Aydın'ın yeni romanı Salkım Sokak No:3 okurlarıyla buluştu! Okurlarını 1990'ların İzmir'ine, Salkım Sokak No:3'e götüren yazar İclal Aydın'ın yeni romanı, geçmişe dair sıcak bir yolculuğa çıkarıyor.

Artemis Yayınları'ndan çıkan roman, çocukluktan yetişkinliğe uzanan bir büyüme hikayesini, o dönemin atmosferini ve insan ilişkilerini ustalıkla işliyor.

Salkım Sokak No:3 Romanının Konusu

Salkım Sokak No:3, daha çok göçmenlerin yaşadığı bir mahallede geçen hikayede, komşuluk ilişkilerinin sıcaklığı, çocukluk dostlukları ve o dönemin umut dolu atmosferi ön plana çıkıyor. Yazar, yalın ve akıcı diliyle okuru sayfalara adeta çekerken, o yıllara ait detayları ve duyguları da ustalıkla canlandırıyor.

Roman, sadece geçmişe özlem duyanlar için değil, o dönemi yaşamamış yeni nesiller için de ilgi çekici. Aydın, 1990'ların Türkiye'sini samimi ve gerçekçi bir şekilde tasvir ederek, o dönemin sosyo-kültürel yapısına da ışık tutuyor.

Roman 336 sayfadan oluşmakta. Kitabın arka kapak bilgisi de şu şekilde:

Her şeye güldüğümüz mutlu yıllardı. Biz çocuktuk, anne babalarımız da gençti. Başkaları yaşlanır, başkaları eksilir sanırdık. Biz değil, başkaları... Salkım Sokak ve "bizimkiler" dokunsam canlanacak bir fotoğraf gibi...

Kalabalık göçmen ailelerin iç içe yaşadığı, küçücük evlere dünyanın en bereketli sofralarının sığdığı; tertemiz, umutlu, erkenci insanların birbiriyle derdini ve ekmeğini paylaştığı, İzmir'de gizlenmiş bir harikalar dünyasıydı sanki o sokak. Solmayan renkleri, çiçekleri, coşkusu, bulaşıcı neşesi, Boşnak halayları, İzmir zeybekleri, Rumeli türküleri, şenlikli kutlamaları ile geldikleri yeri yuvaya dönüştüren insanların inancıyla kurulan bu dünya büyüttü bizi.

Eksik yapbozumun tüm parçalarını saklayan, yetişkinliğimize liman olan bu sokağın hikâyesine gidenler, kalanlar, yaşananlar, hatıralar da dâhildi ve hepsi anlatılmalıydı... Çünkü ben bir mahalle çocuğuyum, bilek-yürek gücüne ve kahramanların "geçmiş" değil "geniş" zamanlarda yaşadığına inanırım.

İzmir'in Gizlenmiş Sokağı...

Salkım Sokak No:3, hem duygulandıran hem de düşündüren bir roman. Geçmişe dair özlemi, umudu ve sevgiyi anlatan bu eser, keyifli bir okuma deneyimi sunuyor. İclal Aydın'ın hayranları ve nostaljik hikayeler sevenler için kaçırılmayacak bir kitap.

İclal Aydın'ın yeni romanı Salkım Sokak No:3, geçmişe dair unutulmaz bir yolculuk sunuyor. 1990'larda İzmir'de geçen ve mahalle hayatını, komşuluk ilişkilerini ve çocukluk dostluklarını anlatan nostaljik bir roman. Geçmişin güzelliklerini hatırlamak ve duygusal bir okuma deneyimi yaşamak için bu romanı mutlaka okumanızı tavsiye ederiz.

Peki İclal Aydın'ın yeni romanı Salkım Sokak No:3 hakkında neler düşünüyorsunuz? İclal Aydın'ın diğer romanlarını daha önce okumuş muydunuz? Yazarı başarılı buluyor musunuz? Yorumlarda buluşalım!

14 Temmuz 2024 Pazar

Genç Kız Kalbi | Mehmet Rauf

Temmuz 14, 2024 1
Servet-i Fünun edebiyatının usta kalemi Mehmet Rauf'un ölümsüz eseri Genç Kız Kalbi, yayımlandığı günden beri okurlarını büyülemeye devam ediyor.

Türk edebiyatında Eylül romanıyla adından sıkça söz ettiren usta yazar Mehmet Rauf'un genç bir kızın günlüğünden toplumun aynasını biz okurlara yansıtıyor.

Kitabımıza geçmeden önce aramızda daha önce Mehmet Rauf'un Genç Kız Kalbi'ni okuyanlar varsa kitaba dair görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyoruz!

Genç Kız Kalbi'nin Konusu

Mehmet Rauf'un Genç Kız Kalbi adlı eseri, genç bir kızın aşk, hayal kırıklıkları ve umutlarla dolu iç dünyasını anlatan, edebi değeri yüksek bir roman.

Pervin, İzmir'den İstanbul'a amcasının yanına taşınmasıyla hikayemiz başlar. Büyük şehrin cazibesi ve göz alıcı atmosferi Pervin'i heyecanlandırırken, amcasının ailesi ve çevresiyle kurduğu ilişkilerde de önemli değişimler yaşar. Bu değişimler, Pervin'in iç dünyasındaki gelgitleri, hayallerini ve duygularını da beraberinde getirir. Bu duyguları da bir günlüğüne aktarır.

Amcası, amcasının üçüncü eşi, kuzenleri Abdi ve Nigar ile üç ay boyunca İstanbul'da yaşayan ve hayal ettiği İstanbul'u bulamayan Pervin en sonunda şair olan Behic Bey ile tanışır. Bu tanışmayla beraber Pervin'in hikayesi başlar...

Genç Kız Kalbi, sadece bir aşk hikayesinden öte o dönem İstanbul'unun sosyo-kültürel yapısını da gözler önüne seriyor. Mehmet Rauf, romanında o dönemdeki aile ilişkilerini, eğitim sistemini, kadın-erkek ilişkilerini ve toplumdaki farklı sınıflara mensup insanların yaşam tarzlarını ustalıkla tasvir ediyor.

İçsel Çatışma, Aşk, Hayal Kırıklığı...

Mehmet Rauf'un Genç Kız Kalbi'ni üç kelimeyle özetleyecek olursak, kesinlikle bu kelimeler olurdu: içsel çatışma, aşk ve hayal kırıklığı.

Hikaye boyunca Pervin'in İstanbul'a büyük umutlarla gelmesi ve umduğunu bulamaması, amcasının kendi ailesine karşı özellikle de kadına dair görüşleri... Bir dönem romanı kesinlikle.

Genç Kız Kalbi, her yaştan okurun keyifle okuyabileceği bir eser. Romandaki akıcı dil, sürükleyici olay örgüsü ve duygusal derinlik, okurları sayfalara bağlarken Mehmet Rauf'un usta kaleminden çıkan satırlar zihinlerde iz bırakıyor.

Kitaba beş üzerinden dört yıldız verdik. Bir yıldızın eksikliğinin nedeni de sonunun apar topar bitirilmiş olmasıydı. Biz daha farklı bir son beklemiştik açıkçası. Spoiler olmasın diye daha fazla yorum yapmayalım. :)

Genç Kız Kalbi'ni okuyarak, gençliğin masumiyetini ve aşkın büyüleyici etkilerini yeniden keşfedeceksiniz. Mehmet Rauf’un bu unutulmaz eserini mutlaka okuma listenize ekleyin! Şimdiden keyifli okumalar dileriz.

Peki siz Genç Kız Kalbi'ni okumuş muydunuz? Mehmet Rauf'tan okuduğunuz başka kitaplar var mı? Yorumlarda buluşalım!

Çiçekler renk ve kokularını, yıldızlar tebessümlerini, kuşlar şarkılarını, deniz dalgalarını, gökyüzü bulutlarını, rüzgâr esintilerini hep aşk için veriyor...


... Çünkü dün yalnız seviyordum. Bugün biliyorum ki seviliyorum.


Yalnız ye, iç, uyu... Ne bir sanat kaygısı ne bir sanat heyecanı... Ne bir ilerleme ve gelişme isteği... Yalnız horultulu bile uyku...


Geçmişe imrenmek, onunla iftihar, bugün iftihar edecek şeyi olmayanlara özgüdür.


Şu insanlar ne tuhaftırlar; başkalarının mutluluklarını görerek kendilerini bundan yoksun buldukları için mi bu azarlamaları ve küçümsemeleri, yoksa kıskançlık ve hırçınlıklarından mıdır?


Avrupa'da kadınlar seçim hakkı, memuriyet hakkı istiyorlar. Bizse onları burada refah hakkı ve saadetten değil, hayat hakkından yoksun bırakıyoruz. Çünkü karanlık evlerinde yosunlanan kadınlar için hiç kimse yaşıyor diye iddia edemez.


Bence İstanbul'un en büyük kusuru, bir kibar hayatının ve kibar halkının olmamasıdır.


Doğrusu hayatım, kalbim ve gençliğim bence o karar kıymetli bir hazinedir ki bunu öyle rastgele rüzgarın keyfine harcayıp yok edemem.



11 Temmuz 2024 Perşembe

Rus Edebiyatında Okunması Gereken Kitaplar

Temmuz 11, 2024 2
И снова всем привет! Сегодня мы перечислили книги, которые стоит прочитать в русской литературе, имеющей многовековую историю.

Bugün de bambaşka bir edebiyat dünyasına yolculuk yapıyoruz. Bugünkü durağımız ise Rus Edebiyatında okunması gereken  kitaplar.

Bir önceki gönderimizde yapılan yorumlar ve yaptığımız anketler sonucunda dünya edebiyatı serimizin rotası Rusya oldu. Eğer bir sonraki edebiyat turunun rotasını belirlemek isterseniz aşağıdaki yorumlar bölümünden görüşlerinizi bizlerle paylaşabilir ya da bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip ederek isteklerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. En çok istek alan ülkenin edebiyatını da bir sonraki yayınımızda sizlerle paylaşacağız.

Rus edebiyatı, tarihsel derinlikleri ve zengin kültürel dokusuyla edebiyatseverlerin gönlünde ayrı bir yere sahiptir. 19. yüzyılın "Altın Çağı", Rus edebiyatının en parlak dönemlerinden biri olarak kabul edilir. Bu dönemde, Lev Tolstoy, Fyodor Dostoyevski, Ivan Turgenev ve Nikolay Gogol gibi dev yazarlar, eserleriyle sadece Rusya'yı değil, tüm dünyayı etkilemiştir.

Biz de Konumuz Kitap ekibi olarak Rus edebiyatında mutlaka okunması gereken 5 kitabı sizlerle paylaşmak istedik. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.

Savaş ve Barış - Lev Tolstoy

Tolstoy'un "Savaş ve Barış"ı ve "Anna Karenina" adlı eserleri, insan doğasının ve toplumun derinlemesine analizleriyle dikkat çekmektedir.

Savaş ve Barış, yazıldıktan kısa bir süre sonra neredeyse tüm dünya dillerine çevrilen, aradan geçen yüz elli yılda evrensel edebiyatın başyapıtı hâline gelen dev bir eser... Bir roman değildir, tarihsel bir anlatı değil, belgesel değil, felsefe kitabı değil, Rus toplumunu anlatan sosyolojik bir inceleme değil, bir dönem romanı, savaş ya da aşk romanı değildir. Çünkü bunların hepsidir Savaş ve Barış.

1805-1820 yılları arasında Napolyon Savaşları döneminde Rus toplumunu anlatan bu epik roman, soylu ailelerin yaşamlarını, savaşın getirdiği zorlukları ve aşk hikayelerini ele alır.

Tolstoy, karakterlerin iç dünyasını derinlemesine işlerken, tarihsel olayları da ayrıntılı bir şekilde betimler. Roman, dört ailenin etrafında döner ve Rusya'nın tarihsel ve kültürel dokusunu detaylı bir şekilde sunar.

Herkesten çok güldü. Belli ki acı çekiyor.


Suç ve Ceza - Fyodor Dostoyevski

Dostoyevski’nin "Suç ve Ceza" ve "Karamazov Kardeşler"i, ahlaki ve psikolojik derinlikleriyle öne çıkar. Bu yazarlar, karakterlerinin içsel dünyalarını ve toplumsal eleştirilerini büyük bir ustalıkla işlerken, okuyucularına evrensel temalar ve sorular sunarlar.

Suç ve Ceza yayımlandığı 1866 tarihinden bu yana, modern insana yaklaşımıyla ve sorduğu can alıcı sorularla güncelliğini hiç kaybetmediği gibi, edebiyatın çıtasını erişilmesi güç bir seviyeye yükseltmiştir. Dostoyevski'nin dehasını tüm yönleriyle yansıttığı roman, bir suçun psikolojik kaydıdır aynı zamanda.

Roman, fakir bir öğrenci olan Rodion Raskolnikov'un ahlaki ve psikolojik çöküşünü işler. Raskolnikov, ahlaki gerekçelerle bir tefeciyi öldürür ve bu cinayetin ardından yaşadığı suçluluk duygusu ve vicdan azabıyla mücadele eder. Dostoyevski, insan doğasını, suçun psikolojik etkilerini ve ahlak felsefesini derinlemesine inceler.

İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. Hele içiniz rahat olmadı mı, gerçeğe ne kadar da uyar rüyalarımız!


Anna Karenina - Lev Tolstoy

Tolstoy'un "Anna Karenina" adlı eseri ise aşk, sadakat ve toplum normlarını sorgulayan trajik bir aşk hikayesidir. Pek çok yazar ve eleştirmene göre kült eser Anna Karenina, gelmiş geçmiş en büyük roman olarak sayılmaktadır. Tolstoy'un bu önemli eseri birçok kez beyazperdeye de uyarlanmıştır.

Değer yargılarına, ezberlere yöneltilmiş en sert eleştirilerden biri olan Anna Karenina'da Tolstoy, sosyeteden köy hayatına, dönemin siyasal olaylarından psikolojik sentezlere geniş bir çevrede gezinir. İlk bakışta 19. yüzyıl Rus toplumunun karnesini çıkarıyormuş gibi görünse de bu romanda yaptığı aslında tüm zamanları ve bütün insanlığı bir ahlak sınavına tabi tutar. Anna Karenina aynı zamanda aşka ve ilişkilere dair yazılmış en başarılı romanlardan biridir.

Bu roman, Rus aristokrasisinin hayatını ve aşk ilişkilerini konu alır. Anna Karenina, mutsuz bir evliliğin içinde sıkışmış bir kadındır ve Kont Vronsky ile tutkulu bir aşk yaşar. Tolstoy; aşk, sadakat, aile ve toplum normlarını sorgularken karakterlerin içsel çatışmalarını ve toplumsal baskıları ustalıkla betimler.

...birini seversen eğer, olmasını istediğin gibi değil, olduğu gibi, her şeyiyle seversin.


Ölü Canlar - Nikolay Gogol

Nikolay Gogol'un "Ölü Canlar"ı, mizahi bir dille Rusya'nın bürokratik ve sosyal yapısını eleştirirken, toplumsal yozlaşmayı ustaca hicveder.

Müfettiş adlı oyununda yozlaşmış bürokratları acımasızca alaya alan usta yazar Gogol, Ölü Canlar adlı romanıyla 19. yüzyıl Rusya'sında toplumsal düzenin ve bireylerin eleştirisini eşsiz bir başyapıt olarak ortaya koymuştur.

Bu roman, Rus toplumunun bürokratik ve ahlaki yozlaşmasını hicveder. Ana karakter Chichikov, ölü köylülerin ruhlarını satın alarak zengin olmaya çalışan bir dolandırıcıdır. 

Gogol mizahi ve eleştirel bir dille, Rusya'nın sosyal ve ekonomik yapısını zekice sorgulamaktadır.

Hayat nedir? Acılar vadisi. Dünya nedir? Hissiz insan kalabalığı.


Usta ve Margarita - Mihail Bulgakov

"Usta ve Margarita" Bulgakov'un keskin zekası ve yaratıcı anlatımıyla, Sovyet toplumunun baskılarına ve bürokrasisine hiciv dolu bir eleştiri sunar. Aynı zamanda aşk, inanç ve sanatın gücünü derinlemesine işler.

Kitap, fantastik unsurları, derin felsefi temaları ve çarpıcı karakterleriyle okuyucuyu kendine çeker. Bulgakov, eseri tamamlayamadan hayatını kaybetmiş olsa da, roman onun edebi dehasını ve hayal gücünü gösterir.

Usta ve Margarita, Sovyetler Birliği döneminde geçen fantastik ve hiciv dolu bir romandır. Roman, Şeytan'ın Moskova'ya gelmesi ve orada kaosa yol açmasıyla başlar. Şeytan, Woland adıyla tanınır ve beraberinde sıradışı bir ekip getirir. Romanın iki ana hikayesi vardır: Biri, Woland'ın Moskova'daki maceraları ve Moskova toplumu üzerindeki etkisi, diğeri ise Pilatus ve İsa'nın (roman içinde Yeshua) hikayesidir.

Senin gibi benim gibi insanlar her şeylerini yitirdiklerinde kurtuluşu öte tarafın gücünde ararlar!


Peki sizler hangi romanı daha önce okudunuz? Rus Edebiyatı hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce Rus Edebiyatının en iyi yazarı kimdir? Yorumlarda buluşalım.

10 Temmuz 2024 Çarşamba

John Langan'dan Gerilim Dolu Bir Hikaye: Balıkçı

Temmuz 10, 2024 1

Korku türünden kitaplar okumayı sevenler burada mı! Sizlere harika bir önerimiz var. 2016 yılında Bram Stoker En İyi Korku Romanı Ödülü'nü kazanan John Langan'ın Balıkçı romanını okurken tir tir titreyeceksiniz!

Günümüz korku edebiyatının ustalarından John Langan'dan Lovecraft'ın öykülerini ve Stephen King'in Hayvan Mezarlığı'nı andıran bir roman diyebiliriz Balıkçı için.

Korkutucu ve etkileyici. Balıkçı, modern bir korku efsanesi. Kesinlikle okunmalı. (Paul Tremblay)

John Langan’ın "Balıkçı" romanı, korku ve gerilim türünün meraklıları için gerçek bir başyapıt. Karanlık ve gizemli atmosferiyle dikkat çeken bu kitap, okurlarını derin bir psikolojik yolculuğa çıkarıyor.

Balıkçı Romanının Konusu

Balıkçı, eşlerini kaybetmenin acısını yaşayan iki adam Abe ve Dan, üzerine yoğunlaşır. Abe, trajik bir kazada karısını kaybettikten sonra balık tutmanın huzurunu keşfeder. Kısa süre sonra, aynı acıyı paylaşan iş arkadaşı Dan'ı da bu hobiye dahil eder.

İkili, New York'un kuzeyindeki Dutchman’s Creek'e doğru bir balıkçılık macerasına atılmaya karar verir. Ancak bu nehir, sıradan bir su yolu değildir. Dutchman’s Creek, yüzyıllardır süregelen karanlık bir sır taşır ve bu sır, Abe ve Dan’in hayatlarını sonsuza dek değiştirecek bir kabusa dönüşür.

Langan'ın detaylı betimlemeleri ve zengin anlatımı, okuru hikayenin içine çekiyor ve karakterlerin hissettiği korkuyu ve çaresizliği derinlemesine hissettiriyor.

Bir Lovecraft Teması

Langan, doğaüstü korkunun ustalıkla işlendiği Balıkçı'da, Lovecraftvari bir atmosfer yaratıyor. Kitap, kayıplar ve yas temaları etrafında dönüyor; kişisel acıların nasıl büyük bir karanlıkla birleşebileceğini gösteriyor.

Bu kitabı okumak, ilk sayfadan son sayfaya kadar, şahane bir zevkti. (Victor LaValle)

John Langan, Balıkçı'da korku türünün ötesine geçerek edebi bir derinlik sunuyor. Anlatımındaki melankolik ton, karakterlerin içsel mücadeleleriyle birleşerek okuyucuya benzersiz bir deneyim yaşatıyor. Langan'ın dil kullanımı ve hikaye anlatımındaki ustalığı, Balıkçı'yı sadece bir korku romanı değil aynı zamanda trajedi ve insan ruhunun karanlık yönlerine dair bir inceleme haline getiriyor.

Balıkçı, doğaüstü korku ve derin psikolojik anlatımın birleştiği unutulmaz bir roman. John Langan'ın bu eseri, yalnızca korku severler için değil aynı zamanda insan doğasının karanlık yönlerini keşfetmek isteyen her okur için mutlaka okunması gereken bir kitap.

Peki siz Dutchman's Creek'in karanlık sularına dalmaya hazır mısınız? 312 sayfalık bu eşsiz yolculuğa çıkanlara şimdiden keyifli okumalar dileriz.

Peki John Langan'ın Balıkçı romanıyla ilgili düşünceleriniz neler? Korku türünde kitapları okumayı seviyor musunuz? Yorumlarda buluşalım!

9 Temmuz 2024 Salı

Geçmişe Yolculuk | Stefan Zweig

Temmuz 09, 2024 0
Konumuz Kitap okurlarının en sevdiği yazarlardan birisi olan Stefan Zweig'dan eşsiz bir eser... Geçmişe Yolculuk, yazarın karakterlerine ve psikolojik derinliğine olan ustalığını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Roman, aşk, savaş ve zamanın yıpratıcı etkilerini ele alarak, okurları duygusal bir yolculuğa çıkarıyor.

Kitabımıza geçmeden önce aramızda Stefan Zweig'ın Geçmişe Yolculuk kitabını okuyanlar varsa kitaba dair görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız!

Geçmişe Yolculuk Kitabının Konusu

Roman, iki sevgilinin yıllar süren ayrılığını ve yeniden bir araya gelme çabalarını konu alıyor. Başkarakter Ludwig, başarılı bir mühendis olarak çalışırken, patronunun genç ve güzel karısına aşık olur. Ancak, tam aşkları yeşermeye başlarken, Ludwig bir iş için Meksika'ya gönderilir ve ardından I. Dünya Savaşı patlak verir. Savaşın getirdiği kaos ve zorunlu ayrılık, iki sevgilinin hayatlarını tamamen değiştirir.

Geçmişe Yolculuk, savaşın yıkıcı etkilerini, zamanın aşk üzerindeki izlerini ve insan ruhunun kırılganlığını ele almakta. Zweig, savaşın yalnızca fiziksel yıkıma değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik yaralara da yol açtığını gösterir.

Aşkın ve özlemin zamana direnişi, kitabın merkezinde yer alırken, Zweig okuyucusunu geçmişin gölgesinden çıkmanın ve yeni bir başlangıç yapmanın mümkün olup olmadığını sorgulamaya davet eder.

Zweig Dokunuşu...

Zweig, bu kısa ama yoğun romanda insan ruhunun karmaşıklığını ve aşkın zamana karşı mücadelesini büyük bir ustalıkla işlemektedir. Ludwig'in içsel çatışmaları, Zweig'ın detaylı betimlemeleri ve karakter gelişimiyle derinlemesine incelenir.

Yazar, Ludwig'in savaş sonrası dönüşünde yaşadığı hayal kırıklığını ve umutsuzluğunu etkileyici bir şekilde aktarır. Zweig'ın zarif ve duygusal dili, okuru Ludwig'in dünyasına çeker ve onun acılarını, umutlarını ve pişmanlıklarını hissettirir.

Stefan Zweig'ın Geçmişe Yolculuk eseri, kısa olmasına rağmen yoğun bir duygusal derinliğe sahiptir. Zweig'ın anlatımındaki zarafet ve karakterlerinin karmaşıklığı, kitabı unutulmaz kılmakta. Savaşın ve ayrılığın gölgesinde filizlenen bir aşkın hikayesini okumak isteyenler için kesinlikle tavsiye edilir.

Yaz ayı için okunabilecek kısa kitaplar arıyorsanız, Stefan Zweig'ın Geçmişe Yolculuk kitabına bir şans verebilirsiniz. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.

Peki siz Stefan Zweig'ın Geçmişe Yolculuk eserini okumuş muydunuz? Okuduysanız kitap hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!

Ne kadın eski kadındı ne de adam eski adam... Ama tıpkı ayaklarının dibindeki bu kara hayaletler gibi kendilerini bulmak için boş yere didiniyor, cansız ve güçsüz çabalarla kendilerinden kaçıp kendilerini yakalamaya çalışıyorlardı.


Aktör ve aktris, iki taraf da karşılıklı oynuyor ama kimse kimseyi aldatmıyor.


Ama aşk, bir cenin gibi bedenin karanlıklarında acıyla dönüp durmaktan kurtulduğu nefes ve dudak aracılığıyla kendini zikir ve itiraf edebildiği zaman gerçek aşktı.


Issız eski parkta karlar içinde, arıyor geçmişi iki gölge.


İnsan yaşlandıkça kendi gençliğini arıyor ve küçük anılar budalaca mutluluklar yaşatıyor.


Geçmişlerini arayan artık gerçekte var olmayan geçmişe boğuk sorular yönelten bu gölgeler onların kendisi değil miydi?



26 Haziran 2024 Çarşamba

Bozkır | Anton Çehov

Haziran 26, 2024 1
Ukrayna bozkırlarının uçsuz bucaksızlığına uzanan bir yolculuk... Dokuz yaşında bir çocuğun masum gözlerinden yansıyan koca bir dünya... Anton Çehov'un usta kalemiyle kaleme aldığı "Bozkır: Bir Yolculuk Hikâyesi", sadece bir yolculuk öyküsünün ötesine geçerek insan ruhunun derinliklerine inen ve varoluşsal sorgulamalara kapı aralayan bir başyapıt.

Durum öykücüsünün kurusu olan Anton Çehov'dan Ukrayna'nın bozkırlarından geçen bu hikayeyi kaçırmak istemeyeceksiniz.

Kitabımıza geçmeden önce aramızda daha önce Çehov'un Bozkır'ını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı merakla bekliyor olacağız.

Bozkır: Bir Yolculuk Hikayesi'nin Konusu

Çehov, bu yolculuk boyunca başkarakter Yegoruşka'nın saf bakış açısıyla 19. yüzyıl Rus toplumunun panoramasını çizer. Zenginler ve fakirler, tüccarlar ve köylüler, rahipler ve katiller... Her bir karakter, Yegoruşka'nın zihninde birer parçaya dönüşerek, o dönemin siyasi ve sosyal atmosferini yansıtır.

Yegoruşka, eğitim için annesinden ayrılarak dayısıyla birlikte çıktığı bu yolculukta, sadece bozkırın engin manzaralarıyla değil, aynı zamanda yetişkin dünyasının karmaşıklığı ve çelişkileriyle de yüzleşir. Masumiyetinin kabuğunu kırmaya başlayan Yegoruşka, gördüğü her şeyde yeni bir ders her insanda yeni bir hikaye arar. Çehov, Yegoruşka'nın duygusal değişimlerini ve iç hesaplaşmalarını ustalıkla tasvir ederek, okuru da bu yolculuğa ortak eder ve kendi varoluşsal sorgulamalarını yapmaya teşvik etmektedir.

Yolculuk boyunca Yegoruşka'nın en çok etkilendiği karakterlerden biri Dimo'dur. Vahşi görünümüne ve karanlık geçmişine rağmen, Dimo'nun merhametli kalbi ve derin düşünceleri Yegoruşka'yı derinden etkiler. Bu iki zıt karakter arasındaki dostluk, masumiyet ve tecrübenin, iyilik ve kötülüğün karmaşık ilişkisini sorgular.

Sıradan Bir Yolculuğun Derin Anlamı

Bozkır'ın enginliği boyunca uzanan bu yolculuk, Yegoruşka için sadece bir eğitim macerası değil, aynı zamanda masumiyetten olgunluğa uzanan bir geçiş dönemidir. Çehov, bu geçişi tasvir ederken, okuru da kendi çocukluk anılarına ve hayattaki dönüm noktalarına yönlendirir.

Bozkır: Bir Yolculuk Hikâyesi, zamana ve mekana meydan okuyan, her yaştan okurun keyifle okuyabileceği ve her okumada yeni anlamlar keşfedeceği bir başyapıttır. Çehov'un sade ve akıcı üslubu, betimleme gücü ve karakter yaratmadaki ustalığı, bu eseri klasikler arasına yerleştirmiştir. 

Eğer siz de insan ruhunun derinliklerine inmek, masumiyetin kayboluşuna tanık olmak ve 19. yüzyıl Rus toplumuna dair eşsiz bir bakış açısı kazanmak istiyorsanız Bozkır: Bir Yolculuk Hikâyesi'ni okumanızı şiddetle tavsiye ederiz. Bu kitap, size unutulmaz bir okuma deneyimi yaşatacak ve belki de hayatınıza dair yeni bakış açıları kazandıracaktır.

Peki siz Anton Çehov'un Bozkır hikayesini okumuş muydunuz? Bozkır hikayesini nasıl buldunuz? Yolculukta okunması gereken kitaplar sizce neler? Yorumlarda buluşalım!

Binlerce yıldır gökyüzünden bakan yıldızlar, insanın kısacık yaşamını umursamayan anlaşılmaz gökyüzü ve sis, onlarla göz göze kaldığın ve anlamlarını kavramaya çalıştığında suskunluklarıyla ruhunu ezerler; her birimizi mezarda bekleyen yalnızlığa aklımız takılır ve yaşamın iç yüzünü, özü umutsuz ve korkunç görünür...


Bilim aydınlıktır, cahillik ise karanlık. Oku!


Okumak ışıktır, cehaletse karanlık...


...görünmeyen, ezici bir güç rüzgârı ve havayı yavaş yavaş zincire vurdu, tozu yatıştırdı ve sanki hiçbir şey olmamış gibi ortalık tekrar sessizleşti.


Gerçekten de maddi gıda vücudu besler, manevi gıda ise ruhu!


İnsanın yakıcı sıcaktan ve boğucu havadan kaçıp saklanacak bir yer bulamadığı çok sıcak bir günde suyun şıpırtısı ve yüzen bir insanın derin soluğu kulağı güzel bir müzik gibi etkiler.



20 Haziran 2024 Perşembe

Sena Nur Işık'ın Yeni Romanı: Buz Krallığı

Haziran 20, 2024 3

Sena Nur Işık'ın yeni romanı Buz Krallığı okuyucularla buluştu! Buz Krallığı, okuyucularını soğuk ve büyülü bir dünyanın derinliklerine sürükleyen etkileyici bir roman. Sena Nur Işık'ın yeni romanı Buz Krallığı, yalnızca bir macera hikayesi değil aynı zamanda toplumun baskılarına ve zorluklarına karşı direnen güçlü bir kadının destanı.

Buz Krallığı Romanının Konusu

Buz Krallığı'nın arka kapak bilgisi şu şekilde:

Bir kadının çığlığı yeterli değilken, bir erkeğin fısıltısı tüm kapıları açtırabiliyordu.

Megan Maureen Sheran, kadınların erkeklerin gözlerine bakmalarının bile yasak olduğu Buz Krallığı’nda yaşamaktadır. Ülkesindeki kadınlara daha özgür bir hayat sunabilmek için mücadele eden Kitap Kulübü adında bir örgüte üyedir. Kız kardeşinin veliaht prensle nişanı bozulduğunda istemediği bir evliliğin içine sürüklenir. 

Hayatı boyunca her şeye kolayca sahip olan Leonard Ares Henderson, onunla evlenmeyi reddeden bir kadınla karşılaştığında dengesi bozulur. Ülkenin dört bir yanından yükselen örgüt sesleri krallığını iç savaşa sürüklerken, müstakbel eşinin de bir örgüte üye olduğundan habersizdir. 

Ülkesine karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çalışan bir veliaht prensle kadınları korumak için korkusuzca savaşan bir leydinin birbirine meydan okuduğu bu krallıkta ikisini de hazırlıksız yakalayan aşk, tüm planları altüst eder. 

Eğer bir gün gökyüzüne bakma cesareti gösterirsen, özgür olduklarında yıldızların ne kadar çok parladığını görürsün. Sen de bir yıldızsın ama parlamaman için özgürlüğünü elinden aldılar.


423 sayfalık etkileyici bir hikayeye hazır mısınız? Yetişkin romantik türünden kitaplar okumayı seviyorsanız Sena Nur Işık'ın yeni romanı Buz Krallığı'nı kaçırmamanızı öneririz.

"Burası Bizim Krallığımız!"

Bu roman, sadece fantastik edebiyat tutkunları için değil aynı zamanda duygusal derinlik arayan ve güçlü kadın karakterlerin hikayelerine ilgi duyan herkes için ideal bir okuma deneyimi sunuyor.

Biz Konumuz Kitap ekibi olarak öncelikle yazar Sena Nur Işık'ı yeni romanı Buz Krallığı için tebrik ediyoruz. Bu güzel romanın da diğer romanlar gibi başarılı olacağı su götürmez bir gerçek. Bol okurlar diliyoruz ve bu macerayı okumak için sabırsızlanıyoruz!

İşin sosyal medya kısmını inceleyecek olursak, Yazar Sena Nur Işık da sosyal medya üzerinden yeni romanı Buz Krallığı için şu sözleri yazdı:

Kadınların toplum içerisinde yaşadığı zorlukları anlatan ve onların hislerine ışık tutan bir kitap yazmayı hayal ettiğimde aklıma buzdan bir dünya düştü. Soğuk bir ülkede, acımasız bir toplumda, buz gibi bir adamın yanında eşit ve adil şartlarda yaşamayı arzulayan bir kadının hikâyesini yazarken sıkça Megan’la aynı hisleri paylaşan kadınları düşündüm.

Ve şimdi kadınlar hakkında yazdığım bu roman elinize ulaştığı için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bana ilham veren tüm kadınlara, özellikle anneme çok teşekkür ederim. Hepiniz iyi ki varsınız!

İlk kitabım yayımlandığı andan itibaren bana şans veren ve bu yolu benimle beraber yürüyen okurlarım, iyi ki varsınız! İlginiz, yorumlarınız, paylaşımlarınız ve desteğiniz paha biçilemez! Sizleri çok seviyorum! Hepiniz Buz Krallığı dünyasına hoş geldiniz! Burası bizim krallığımız!


Sena Nur Işık, güçlü anlatımı ve derin karakter tasvirleriyle okuyuculara unutulmaz bir deneyim sunuyor, bu çok belli. Megan Maureen Sheran’nın hikayesi, her kadının içinde saklı olan gücü ve dayanıklılığı hatırlatıyor. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.

Peki Sena Nur Işık'ın yeni romanı hakkında neler düşünüyorsunuz? Buz Krallığı'nın konusunu nasıl buldunuz? Yorumlarda buluşalım!

16 Haziran 2024 Pazar

Asılacak Kadın | Pınar Kür

Haziran 16, 2024 2
Pınar Kür'ün Asılacak Kadın'ı sizleri çok sarsacak! Yayımlandığı ilk günden beri çok ses getiren, toplumun aynası niteliğinde biz okurlara yansıtılan olaylar, gerek anlatım tekniği gerekse kadının toplumda konumlandırılmasına ilişkin cesur tavrıyla Türk edebiyatının klasikleri arasına girmiş bir roman Asılacak Kadın.

Kitap, her yaştan okurun kaldırabileceği tarzda bir kitap değil. Öncelikle bunu belirtmek gerek. Çünkü anlatılanları okurken kimi yerde öfkelenecek kimi yerde de yüreğiniz kaldırmayacak. Gerçekler keşke bu kadar acı ve zalim olmasa... Ama bazı gerçeklerin üstü örtülmemeli, aynı Asılacak Kadın'ın gerçek hikayesini bizlere anlatan Pınar Kür'ün cesur kalemi gibi!

Bu romandan öğreneceğimiz çok şey var. Ama detaylara geçmeden önce aramızda Pınar Kür'ün Asılacak Kadın romanını okuyanlar varsa kitaba dair görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz. Şimdiden yorumlarınızı merakla bekliyoruz!

Asılacak Kadın Romanının Konusu

Pınar Kür'ün 1979 yılında yayımlanan Asılacak Kadın romanı, ilk günden itibaren gerek cesur üslubu gerekse işlediği derin temalarla Türk edebiyatında önemli bir yer edinmiştir. Roman, hasta ruhlu ve cinsel sapkınlıkları olan bir adamla evlenmeye mecbur bırakılan Melek isimli bir kadının trajik yaşam öyküsünü konu almaktadır.

Asılacak Kadın, sadece Melek'in bireysel dramı üzerinden ilerlemez, aynı zamanda onu içine çeken ve yok eden ataerkil toplum düzenini de eleştirel bir bakış açısıyla sorgular. Roman boyunca, Melek'in maruz kaldığı cinsiyetçilik, aile içi şiddet ve toplumsal dışlanma gibi unsurlar, okurun zihninde derin bir etki bırakacak şekilde işlenmekte.

Kür, yalın ve akıcı bir dille kaleme aldığı bu romanda, Melek'in çaresizliğini ve umutsuzluğunu ustalıkla tasvir etmektedir. Hikaye, Melek'in kendi iç dünyası ve geçmişiyle yüzleşmesine paralel olarak ilerlerken, okuru da bu travmatik deneyimin içine çeker. 

Konu Aynı, Kişiler Farklı

Bu romanı üç kişinin ağzından okuyoruz. Ama asıl konumuz aynı, o da Yalı Cinayeti.

Kitap, maalesef gerçek bir hikayeden yola çıkılarak kaleme alınmış olup özgürlüğü olmayan bir kadının cinsel obje olarak kullanılıp suçsuz yere idam kararı verilmesi üzerine Yargıç Faik'in, kurban Melek'in ve onu korumaya çalışan Yalçın'ın düşüncelerinden oluşuyor.

Üç kişinin ağzından anlatılanlar, karakterlerin psikolojileri yer alan bölümlerde kolayca fark edilebiliyor. Örneğin kurban Melek'in bölümünde yazılanlar tamamen noktalama işareti olmadan yazılmış. Yargıç Faik'in bölümünde de bir iç isyan ve kadınlara karşı bir nefret duygusu açığa çıkıyor. Hem Melek'in hem de Yargıç Faik'in bölümleri bilinçakışı tekniğiyle yazılmış. 

Melek'in idam davasını yürüten hakim olan Faik İrfan, romanın ikinci bölümünde karşımıza çıkar. Faik İrfan'ın bakış açısıyla, Melek'in cinayete sürüklenişinin arka planı ve toplumdaki adalet sistemi sorgulanır. Faik İrfan'ın vicdan azabı ve geleneksel ataerkil değerlerle modern etik değerler arasındaki çelişkisi de bu bölümde işlenir.

Romanın ana kahramanı olan Melek, yaşadığı trajik olayların merkezinde yer alır. Hikaye, Melek'in kendi iç dünyası ve geçmişiyle yüzleşmesine paralel olarak ilerlerken, okur da bu travmatik deneyimin içine çekilir. Melek'in bakış açısıyla, cinsel istismar, aile içi şiddet, toplum tarafından dışlanma ve umutsuzluk gibi temalar derinlemesine işlenir.

Melek'e aşık olan ve onu kurtarmak için cinayet işleyen Yalçın, romanın üçüncü bölümünde yer alır. Yalçın'ın bakış açısıyla, Melek'e olan derin sevgisi, onu bu suça sürükleyen tutkulu ruh hali ve pişmanlığı ele alınır. Yalçın'ın öyküsü, aşkın ve umutsuzluğun trajik bir örneğini sunar. Yalçın'ın bölümünde de yaptığı her şeyi doğru olarak kabul eden, savunmacı, sorgulayıcı ve düşünen birisi. Yaşadığı olayları analiz etmesi, kendi iç dünyasındaki birtakım çatışmalar çok başarılı bir şekilde yansıtılmış.

Bu üç karakterin farklı bakış açıları sayesinde, okur olayın bütün yönlerini ve karmaşıklığını daha net bir şekilde kavrayabilir. Her karakterin kendi zaafları ve travmaları olsa da, hepsi de toplumun dayattığı rollere ve geleneklere sıkışmış durumdadır.

Gerçek Bir Olaydan Esinlenilmiş!

Ve maalesef anlatılan bu olaylar GERÇEK! Pınar Kür, gerçek hikayeyi öğrendiğinde 21 yaşındaymış. Yazar hikayeden oldukça derinden sarsılmasından dolayı Asılacak Kadın romanını tam 15 yıllık bir çalışmanın ürünü olarak okura sunmuştur. Ancak kitap bildiğimiz gibi "cinsel tahrik" ve "ahlaksızlık propagandası" ile yazıldığı öne sürülerek kaldırılmasına karar verilmiş. Bu bölümü Pınar Kür kitabın sonunda mahkemeye sunduğu dilekçeye de yer vererek dönemin yargısına çarpıcı bir şekilde eleştirmiş. Bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyoruz:

Düşünce özgürlüğünü bir kavram olarak bile ortadan kaldırmanın en iyi yolu, düşünmeyi bilmeyen kuşaklar yetiştirmektir. İşte bu yönden, bir süredir, bu ülkede okuyan, bağımsız düşünebilen insanların sayısını azaltmaya, gittikçe yok etmeye yönelik bir kültür politikası güdülmektedir. Toplumu, yalnızca boğazını düşünen bir koyun sürüsüne dönüştürme amacıyla izlenen bu potikanın yöntemlerinden biri de, kitap düşmanlığı ve okuma korkusu yaratmak; yazarı, sanatçıyı, okuru yıldırmaktır. (Pınar Kür'ün savunmasından, yıl 1988.)

Asılacak Kadın, sadece sürükleyici bir roman olmanın ötesinde toplumdaki kadına bakış açısını, ataerkil düzenin yarattığı eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri sorgular. Romanın çoklu bakış açısıyla anlatımı, okurun olaylara farklı pencerelerden bakmasını ve kendi yorumunu oluşturmasını sağlar.

Peki siz Pınar Kür'ün Asılacak Kadın romanını okumuş muydunuz? Bir zamanlar kitabın yasaklanması hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!

Bütün olanlardan sonra güç değilse öğrenebildim mi onun kim olduğunu? Yoksa hâlâ tam olarak bilmiyor muyum? Uzun yıllar geçireceğim burada. Bir gün bilebilecek miyim?


Sonunda anladım: çocuk değildi o. Belki de hiç çocuk olmamıştı.


Kur-tul-mak, demişti sanki heceleyerek. Yeni öğrenilmiş bir sözcük. Anlamı pek iyi bilinmeyen, hatta belki de hiç bilinmeyen bir sözcük: Kur-tul-mak.


Azad eyleseler uçamaz mısın?

Kırılmış kolların kanadın hani!


Ne çok nefret ettim hayatta. Ne çok kişiden.


Kimi solmuş çiçeklerin başları asılmış bir kadının başı gibi öne sarkar.



15 Haziran 2024 Cumartesi

Ahmet Ümit'in Yeni Romanı Çıkıyor!

Haziran 15, 2024 1

Ahmet Ümit'in sevilen polisiye karakteri Başkomser Nevzat, Ekim ayında yepyeni bir macera ile okurlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Uzun lafın kısası, Başkomser Nevzat, Ekim ayında geri dönüyor! Başkomser Nevzat'ın hayranları bu yeni macerayı sabırsızlıkla beklemeye başladılar.

Ahmet Ümit, yeni romanı hakkında henüz fazla bir detay vermedi. Fakat okurlar, Başkomser Nevzat'ın İstanbul'un arka sokaklarında yine gizemli bir cinayetle karşı karşıya kalacağını ve bu cinayeti çözmek için azimli bir şekilde çalışacağını tahmin ediyor.

Başkomser Nevzat serisi, Ahmet Ümit'in polisiye romanları arasında en popüler olanlarından biri olarak kabul edilir. Seri, Nevzat adlı bir başkomiserin hikayelerini ve onun çözmesi gereken cinayetleri anlatır. Ümit bu seride polisiye romanın klasik unsurlarını ustalıkla işleyerek, okuyucuları derin bir düşünce yolculuğuna çıkartmaktadır. Başkomser Nevzat'ın yeni macerası da Ekim ayında tüm kitapçılarda yerini alacak.

Serinin Hayranları Heyecanlı

Bu güzel haberin yayınlanmasından sonra sosyal medyada yapılan yorumlara bakıldığında, Başkomser Nevzat serisinin hayranlarının yeni macerayı heyecanla bekledikleri görülüyor. Birçok okuyucu, Ahmet Ümit'e yeni roman hakkında sorular sorarken, bazıları da tahminlerde bulunuyor.

Başkomser Nevzat Serisinin Kitapları

Polisiye gerilim türünü seviyor ve bu türden kitaplar okumak istiyorsanız Ahmet Ümit'in Başkomser Nevzat serisini kesinlikle okurlarımıza öneririz. Siz okurlarımız için bu serinin doğru sıralamasını listeledik. Kitap alışverişlerinizde bu sıralamayı dikkate alarak yapabilirsiniz. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.


Başkomser Nevzat Serisinin Sıralaması

  1. Agatha'nın Anahtarı (1999): Serinin ilk kitabı Agatha'nın Anahtarı, Başkomser Nevzat'ın ilk macerasını anlatıyor. Bu kitapta Nevzat, Agatha Christie'nin kayıp bir romanı ile bağlantılı bir cinayeti çözmeye çalışıyor.
  2. Şeytan Ayrıntıda Gizlidir (2002): Serinin ikinci kitabında sürükleyici 18 cinayet hikayesini okuyoruz.
  3. Kavim (2006): Serinin üçüncü kitabında Başkomser Nevzat ve ekibi, göğsünde haç saplı bir bıçakla öldürülmüş bir cesedi bulmalarıyla hikaye başlıyor.
  4. İstanbul Hatırası (2010): Serinin dördüncü kitabında olaylar avucunda antika bir sikke bulunan bir cesetle hikaye başlıyor. Ayrıca bu kitapta İstanbul'la ilgili bir sürü gizemli hikayeleri de öğreniyoruz.
  5. Beyoğlu'nun En Güzel Abisi (2013): Serinin beşinci kitabı bir yılbaşı gecesinde Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesediyle karşılaşılmasıyla başlıyor. Bu romanda da Başkomser Nevzat ve ekibi sizi Beyoğlu'nun sokaklarına götürüyor.
  6. Kırlangıç Çığlığı (2018): Serinin altıncı kitabı uzun bir bekleyişin ardından geldi. Bu romanda Başkomser Nevzat ekibi Körebe isimli bir seri katilin peşine düşüyor.
  7. Aşkımız Eski Bir Roman (2019): Serinin yedinci kitabı ise diğer romanlar gibi bir bütün değil, birbirinden farklı üç hikayeye şahit oluyoruz. Karmaşık cinayetler bu romanda da peşimizi bırakmıyor.

Peki siz Ahmet Ümit'in yeni romanı için heyecanlı mısınız? Serinin yeni kitabından beklentileriniz neler? En sevdiğiniz Başkomser Nevzat kitabı hangisi? Yorumlarda buluşalım!

8 Haziran 2024 Cumartesi

İhsan Kartoğlu'nun Yeni Kitabı: Koala Olmanın Sırrı

Haziran 08, 2024 1

Öğretmen Yazar İhsan Kartoğlu'ndan yeni bir kitap! İhsan Kartoğlu'nun yeni çıkan kitabı Koala Olmanın Sırrı, kendimiz olmanın ve farklılıklarımızla barışık yaşamanın önemini anlatan bir çocuk kitabı.

Koala Olmanın Sırrı, basit ve anlaşılır bir dille yazılmış, keyifli bir hikaye. Kitap, çocuklara farklı olmanın güzelliğini ve kendi değerlerini keşfetmenin önemini öğretiyor. Ayrıca, önyargı ve dışlama gibi konulara da değiniyor.

Koala Olmanın Sırrı Konusu

Hikaye, Po adında bir koalanın etrafında dönüyor. Po, diğer koalalar gibi hızlı değil, onlarla aynı oyunları oynayamıyor ve bu durum onu mutsuz ediyor. Farklı olduğu için kendini dışlanmış hissediyor.

Koala Po, her koala gibi hareket ediyor. Bir ağaca tırmanması (yüksekçe bir ağaçtan bahsetmiyoruz) tam kırk beş dakika elli iki saniye sürüyor. Bir tas okaliptüs çorbasını mideye indirmesi otuz yedi dakika on altı saniye.

Arkadaşları Tilki Bonfik'le ya da Kurbağa Guruk'la ip atlama yarışına girmesi ise imkânsız. Çünkü Koala Po, onlara göre fazla yavaş. Ama Ho'nun aklı bunu bir türlü almıyor çünkü o da arkadaşlarının fazla hızlı olduğunu düşünüyor. Hangisi doğru? Yoksa hiçbiri mi? Koala arkadaşlarına yetişebilecek mi? Yetişmeli mi?

Koala Olmanın Sırrı Bizlere Neler Öğretiyor?

İhsan Öğretmenimizin yeni kitabı Koala Olmanın Sırrı, çocuklara birçok güzel temayı öğretiyor. Gelin bu özel temaları birlikte inceleyelim:
  • Farklılığın Gücü: Herkesin kendine özgü yetenekleri ve becerileri vardır. Farklı olmak bir engel değil, bir zenginliktir.
  • Özgüven: Kendimizi olduğu gibi kabul etmeli ve kendi değerlerimizin farkında olmalıyız.
  • Önyargı ve Dışlama: Önyargılarımızdan kurtularak ve birbirimize saygıyla yaklaşarak daha güzel bir dünya oluşturabiliriz.
  • Kendini Kabul Etme: Kendimizi olduğu gibi sevmeli ve kendimize değer vermeliyiz.
Koala Olmanın Sırrı, 6 yaş ve üzeri çocuklar için uygun bir kitap. Ailelerin çocuklarıyla birlikte okuması ve farklılık üzerine sohbet etmesi gereken bir eser. Kitap, ayrıca ilkokullarda okumalar ve değerler eğitimi derslerinde de kullanılabilir.

İhsan Kartoğlu Kimdir?

İhsan Kartoğlu, eğitim alanında uzun yıllar görev yapmış, çeşitli okullarda öğretmenlik ve idarecilik pozisyonlarında bulunmuştur.

22 yaşında Kars'ın bir köyünde sınıf öğretmeni olarak görev yapmaya başladı. Köyde öğrencileri ve köy halkı ile kurduğu sıcak ilişkilerle tanınan İhsan Kartoğlu, yazdığı kitaplarda öğrencileriyle başından geçen olaylara yer vermektedir.

İhsan Kartoğlu, yazarlık kariyerine adım atarak kişisel gelişim ve eğitim alanında birçok kitap kaleme almıştır. Takla Bunları Kafana ve Her Şey Bir Öğretmeni Sevmekle Başlar bunlardan en bilinenidir.

Peki siz Koala Olmanın Sırrı için heyecanlı mısınız? Yazarın hem eğitim hem de yazarlık kariyeriyle ilgili neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!
Tüm telif hakları Konumuz Kitap web sayfasına aittir. İzinsiz hiçbir şey kopyalanamaz, yayınlanamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.